MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/03/2012NUMARASI : 2011/60-2012/74Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27.03.2012 tarih ve 2011/60-2012/74 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 21.02.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. A. K. ile davalı vekili Av. E. K. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin "W." markasının Türkiye çapında lisans sahibi olup, markayı ve sistemi kullanmak suretiyle ticari faaliyet gösterdiğini, bu çerçevede Türkiye içerisinde 3. şahıslarla franchise sözleşmeleri imzalama hak ve ayrıcalığına sahip olduğunu, davalı şirket ile 28/01/2010 tarihli Franchise Sözleşmesi imzalandığını, takip eden süreçte davalı şirketin hissedarlarının değiştiğini, müvekkili şirketin bu devre yazılı olarak muvafakat verdiğini, sözleşmenin davalı şirket ile yeni ortaklar üzerinden devamına muvafakat edildiği tarihte şirket ortaklarının dava dışı D. O., E. O. ve M. A.O. olduğunu, yeni ortakları ile faaliyet göstermeye başlayan davalı şirketin franchise ilişkisi süresince öncelikle ilgili Franchise Sözleşmesi'nden kaynaklı isim hakkı ödemeleri ile müvekkili şirketten sağlanan ürün bedeli ödemelerini aksatmaya başladığını, bu durumun sözleşmeye göre derhal fesih nedeni olduğunu, buna rağmen müvekkili şirket tarafından davalı şirkete ürün verilmeye devam edildiğini, davalı şirkete her türlü desteğin gösterildiğini ancak davalı şirket tarafından isim hakkı bedeli ile ürün bedellerinin ödenmemesinde ısrar edildiğini, bu süreç zarfında davalı şirket hissedarlarından dava dışı D. O., E. O. ve M. A. O.'ın müvekkili şirketin muvafakati olmadan franchise alan/davalı şirketteki hisselerini dava dışı A.Y. ve O. S.'ya devir ettiklerini, yüksek meblağlara ulaşan cari hesap bakiyesinin ödenmemesi ve franchise alan şirketin hisselerinin müvekkili şirkete haber dahi verilmeksizin Franchise Sözleşmesi'ne aykırı olarak 3. şahıslara devredilmesi nedeniyle müvekkili şirket tarafından ihtarname çekildiğini, davalı şirket tarafından isim hakkı bedeli ile ürün bedeli ödemelerinin yapılmaması nedeniyle taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin ödemeler başlıklı 4.3. maddesi ile 4.5. maddesinin davalı şirket tarafından açıkça ihlal ettiğini ileri sürerek, Nişantaşı Wienerwald Franchise Sözleşmesi'nin haklı nedenle feshedildiğinin tespitini, Wienerwald tanıtıcı tabelası dahil W. Restoran Sistemine ilişkin tüm marka ve tanıtım unsurlarının restorandan toplatılmasını ve müvekkili şirkete teslim edilmesini, franchise sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle 2.000 Euro cezai şart, 1.000 TL manevi tazminat ile 10.000 TL cari hesap bakiyesinin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dosyaya ibraz edilen Franchise Sözleşmesi tarihinin 28/01/2010 olup, lisans sahibinin Franchise Sözleşme yapma yetkisini 04/03/2010 tarihinde davacılara verdiğini, bu nedenle sözleşmenin varlığının kabul edilemeyeceğini, yetkisiz olarak yapıldığını ve bu açıdan da hükümlerinin geçersiz olduğunu, davacı tarafından feshe mesnet olarak gösterilen sebeplerin kötü niyetli olarak ileri sürüldüğünü, müvekkili şirketin hiçbir ihtarına ve talebine de cevap verilmediğini, müvekkili şirketin faaliyet alanının ihlal edildiğini, yemek sepeti üyeliğinin onaylanmadığını ve davacı şirket ortağı K. B. tarafından telefonların başka şubeye yönlendirildiğini, davacının kötü niyetli davranışlarını müvekkili şirketin eski ortağı D. O.'ın kuruluşunda bulunduğu tüm şirketlere karşı uyguladığını, dosyaya sunulan ve taraflar arasında imzalandığı belirtilen franchise sözleşmesinin yeni düzenlendiğini, damga vergisinin 21/03/2011 tarihinde fatura edilmesinin de bunun mesnedi olduğunu, ilgili tarihte F. D. B.'ın müvekkili şirketin ortağı ve yetkilisi olmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin baştan itibaren sözleşmeye göre değil süregelen uygulamalara göre yürütüldüğünü, fesih için belirtilen sebepleri kabul etmediklerini, varlığı halinde dahi yapılan yatırımlara bakıldığında orantısız olarak kullanıldığının açık olduğunu, şirket ortaklık yapısının değişmesinde davacının hiçbir zararının bulunmadığını, müvekkili şirket ile olan ticari ilişkinin devir öncesi de Arif Yanık tarafından yürütüldüğünü, sözleşmenin geçerli olmamakla beraber hükümlerine de uyulmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dayandığı sözleşmede davacı şirketi temsilen imza bulunmadığı gibi devreden ile devralan B. Gıda ve Turizm Ltd. Şti. adına F. D. B. tarafından imzalandığı, sözleşmede E. Kardeşlerin ismi de bulunduğu halde sözleşmeyi F. D. B.’ın devreden ve devir alan olarak tek başına imzaladığı, gerek Eda Kardeşlerin ve davalı şirketin temsilcilerinin imzasının bulunmaması ve gerekse bu sözleşmenin hisse devriyle şirket ortağı olan yeni ortaklara bildirdiği kanıtlanmadığından davacının davalı şirketin yeni ortaklarına karşı bu sözleşmeyi ileri sürmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla sözleşmenin fesih nedeni olarak gösterilen "Franchise verenin onayı alınmaksızın hisse devrinin franchise sözleşmesine aykırı olduğu" iddiasının dayanağı bulunmadığı, davacı davalı yana çektiği 25 Mart 2011 tarihli ihtarnamede 15.540,36 TL cari hesap bakiyesi bulunduğu, bunun 7 gün içinde ödenmesi ödenmemesi halinde icra marifetiyle tahsil edileceği, şirket yapısındaki değişikliğin eski hale getirilmesi aksi halde sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiği, 5 Nisan 2011 günlü ihtarla da sözleşmenin feshedildiği, ilk ihtarnamede sadece ortaklık hisselerinin eski hale getirilmemesi halinde sözleşmenin feshedileceği bildirilip cari hesap bakiyesinin ihtarda fesih nedeni olarak gösterilmediği gibi alınan bilirkişi raporunda taraflar arasındaki cari hesabın 28/01/2010 ve 29/01/2010 tarihinde başladığı, ticari ilişkide ay sonları itibariyle mailler geldiği ve 30 günlük vadeler verilerek ödemelerin yapıldığı ve uygulamanın fiilen bu şekilde olduğu belirtilmiş olduğundan esasen ihtar tarihinde de borcun muaccel olmadığı, davalının cevabı beklemeden sözleşmeyi feshettiği kanaat ve sonucuna varıldığı, taraflar arasındaki cari hesabın düzenli ödendiği, fiili ödeme uygulamasından vazgeçilerek düşük miktarlı bakiye için sözleşmenin feshine gidilmesinin MK'nın 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olduğundan bu yönüyle de feshin haksız olduğu gerekçesiyle, davacı tarafın davalının markanın kullanımının önlenmesine ilişkin talebinin, Franchise Sözleşmesi'nin haklı nedenle feshedildiğinin tespitine ilişkin talebinin, cezai şarta ilişkin talebinin, manevi tazminata ilişkin talebinin reddine, 10.000 TL cari hesap bakiyesi alacağının temerrüt tarihi 5 Nisan 2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, marka lisans sözleşmesinin feshinin tespiti, cari hesap bakiyesi, cezai şart alacaklarının tahsili ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafça yapılan fesih işleminin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya Franchise Sözleşmesi yolu ile marka lisans kullanım hakkının devredildiğini, bu kapsamda davalı tarafça açılıp işletilecek restoranın temel hizmet ve kalite unsurlarının belirlendiğini, sözleşme kapsamında davalı şirket ortaklarının değişmesinin müvekkilinin iznine tabi olduğunu, ancak davalı şirketin ortakları değişmesine karşın bu durumun müvekkilinin onayına sunulmadığını, bu kapsamda davalıya şirket ortak yapısını eski hale getirmesi ve cari hesap borcunu ödemesi konusunda 7 günlük telafi ihtarnamesi gönderilmesine karşın davalının her hangi bir girişimde ve ödemede bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda açıklanan gerekçe ile cari hesap alacağı dışında davanın reddine karar verilmiştir. Davacı taraf, davaya konu ettiği taleplerine dayanak olarak taraflar arasında düzenlenen 29.01.2010 tarihli yazılı sözleşmeyi göstermiş, mahkeme karar gerekçesinde ise taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı hususuna yer verilmişse de dosya içinde örneği bulunan davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, davalı adına sözleşme imzalayan Fatma Didem Bilbay’ın sözleşme tarihi olan 29.01.2010 itibari ile davalı şirketi münferiden temsil yetkisinin bulunduğu, bu hali ile değinilen sözleşmenin davalı şirket yönünden bağlayıcı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı vekili tarafından dosyaya sunulan sözleşme örneği incelendiğinde, sözleşmenin son sayfasında davacı temsilcisinin imzası mevcut olduğu gibi esasen davacı taraf işbu davada taraflar arasındaki sözleşmeye dayanmak sureti ile de sözleşmenin kendisi yönünden geçerli ve bağlayıcı olduğunu kabul etmiş durumdadır. Bu itibarla davacı yönünden sözleşme koşullarının mevcut olmadığından söz edilmesi de mümkün değildir. Yapılan bu açıklamaların ardından, taraflar arasında usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bir sözleşme ilişkisinin bulunduğu belirlendikten sonra sözleşmenin her iki tarafının da Türk Ticaret Kanunu kapsamında limited şirket olduğu ve bu hali ile davalı şirketin ortak yapısının hisse devri yolu ile değişmesinin, davacının bu devre onay verip vermemesi dışında, ayakta olan sözleşmeye olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmayacağı göz önüne alınmak suretiyle, davacı şirkete eldeki sözleşmenin davalının her yeni ortağına bildirimi gibi bir zorunluluğun yüklenemeyeceği ve sözleşme gereğince davacı alacağının tahsili için davalıya 7 günlük telafi ihtarnamesi gönderilmesinin yeterli olduğu, taraflar arasında süregelen ilişkide davalıya e posta yolu ile 30 günlük vadeler verilerek ödeme yapılmasının sağlanmasının sözleşme şartlarını bertaraf etmeyeceği, bu suretle davacı tarafça yapılan feshin haklı nedenlere dayandığı göz önüne alınmaksızın, hatalı hukuki nitelendirme ve değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.