MAHKEMESİ : ...FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ...Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20/03/2014 tarih ve 2012/229-2014/60 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin yıllardır ticari faaliyetinde kullanmakta olduğu 29/03/1990 tarihinde adına tescil edilen “...” markasıyla aynı ibarenin davalı tarafından, müvekkili şirketi çağrıştıracak şekilde ve müvekkilinin izni olmaksızın bilerek ve iltibas yaratmak amacıyla kendi mal ve hizmetlerinde kullanıldığını, bu durumun müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davacı markasına tecavüzün tespitini, ref ve men'i ile hükmün ilanını talep ve dava etmiş; birleşen davada ise; aynı gerekçelerle davalı adına tescilli “....” ve “....” markalarının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, asıl davadaki uyuşmazlığın birleşen dosyadaki uyuşmazlığın halline bağlı olması nedeniyle öncelikle birleşen dosyadaki hükümsüzlük talebiyle ilgili yapılan değerlendirilmede, davacının “...” ibareli markasının TPE nezdinde daha önceki tarihte tescil edildiği, dolayısıyla davacı markasının tescilli mal ve hizmetler yönünden eski tescil olduğu, sunulan faturalar reklam giderleri, şubeler ve markanın kullanımına ilişkin sözleşme örnekleri ve promosyonlara ilişkin dokümanlar incelendiğinde de, davacının “...” ibareli markasının WIPO kriterleri ve TPE tarafından yapılan incelemede aranan kriterler değerlendirilmek suretiyle tanınmış marka statüsünde bulunduğunun anlaşıldığı, davalının hükümsüzlük talebine konu her iki markasında da “...” ibaresi aynen alınmış olup, davalı markasındaki şekil ilavesi ve özel yazı ile oluşturulmuş ... ibaresinin davacı markasından uzaklaşmasına yeterli olmayıp, ayrıt edicilik sağlamaya da yeterli olmadığı, davacı markasındaki ibare ile davalı markalarındaki ibarenin tüketiciler nezdinde karıştırılmaya yol açacağı, en azından bu markaları görenlerin davacı ile davalı markasıarasında bağlantı olduğunu düşünebilecekleri ve dolayısıyla markalar arasında iltibas oluşacağı, asıl davada iddia olunan tecavüz fiilinin gerçekleştiği ancak dava açıldığı tarihte davalı yanın hükümsüzlüğüne karar verilen markaları yasal tescile dayalı olarak hukuka uygun şekilde kullandığından, asıl davadaki marka tecavüzü ve haksız rekabet iddialarının yerinde olmadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile, davalı adına tescilli 2008/49917 ve 2010/54336 sayılı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Mahkemece birleşen davaya ilişkin olarak davacı adına tescilli 1990/2528 sayılı markanın tanınmış marka olduğuna, ayrıca dava konusu 2008/49917 ve 2010/54336 sayılı markalar ile davacı markasının benzer olduklarından bahisle davalı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.Davacı markası gözlük emtiası için tescilli olup davalı adına tescilli markalar ise 35. sınıf hizmetleri kapsamaktadır. 556 Sayılı KHK'nın 8/4. maddesi uyarınca “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” Bu durum aynı KHK'nın 42/1-b bendi uyarınca hükümsüzlük nedenidir.Mahkemece davacı markasının tanınmış marka olduğu kabul edilmekle birlikte farklı sınıflar bakımından anılan KHK'nın 8/4. maddesinde belirtilen dava konusu markalara yönelik olarak tanınmış markadan haksız yarar sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ve ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması koşulları tartışılmaksızın eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalının temyiz talebinin kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.