MAHKEMESİ : ...ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ...Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/06/2014 tarih ve 2013/209-2014/250 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin lehtarı olduğu 15.05.2008 vade tarihli, 25.000,00 Euro bedelli senedin davalı bankanın ... Şubesi'ne bono teslim tutanağı ile protesto edilmek üzere teslim edildiğini, senedin süresinde ödenmemesi üzerine bankaya başvurmasına rağmen bankanın senedi iade etmemesi üzerine ... Noterliği'nin 09.08.2012 tarihli ve ... Noterliği'nin 24.04.2013 tarihli ihtarnamelerinin gönderildiğini, senedin iade edilmemesi üzerine kaybolduğu sonucunun ortaya çıktığını, senedi kaybeden bankanın tazmin yükümlüsü diğer davalının da bonoda borçlu sıfatının olması nedeniyle senet bedeli olan 25.000,00 Euronun vade tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili, haksız eylem hükümlerine dayalı davanın bir yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, senedin banka şubesinde bulunmadığını, vade tarihinden beş yıl geçmiş olan senedin kaybolmuş olsa dahi davacının tazminat talep edemeyeceğini, bankanın senedi elinde bulundurmasının vekalet ilişkisine dayalı olması nedeniyle husumetin yalnız diğer davalı ...'a yöneltilmesi gerektiğini, bu hali ile bononun zaman aşımına uğradığını, davacının alacaklı olduğu kişiye karşı alacağını her zaman ileri sürebileceğini, borçluya karşı tüm yasal yolları tüketmeden bir zararından söz edilemeyecek olması nedeniyle bu aşamada bankaya karşı dava açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı ... vekili, müvekkilinin ticari kayıtlarında davacının ileri sürdüğü alacak ile ilgili bononun kayıtlı olmadığı savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, davaya konu bono bedelinin bankadan istenebilmesi için öncelikle davacının bu yüzden bir zarara uğramış olması gerektiği, zarar oluşmadan davacının bankaya başvurmasının mümkün olmadığı, bu nedenle davacının öncelikle bono keşidecisine başvurması, keşideci hakkında yapacağı takip veya açacağı davanın sonuçsuz kalması halinde zararının gerçekleşmiş olacağı, ancak bu halde davalı banka hakkında dava hakkının doğmuş olacağı, davalı ...'ın banka tarafından kaybedildiği ileri sürülen bononun keşidecisi, davacının ise bonoda lehtar olup, vade tarihinde protesto için bankaya verilen bononun iade edilmediğini, senedin iadesi için bankaya gönderdiği ilk ihtarnamenin senedin vade tarihinden yaklaşık dört yıl sonra olup, vade tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK'nın 661/2. maddesine göre hamilin keşideciye karşı açacağı dava veya takip protesto tarihinden veya senette " masrafsız iade olunacaktır" kaydı varsa vadenin bittiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle zaman aşımına uğradığı, davacının ciro yolu ile hamil olması halinde dahi üç yıllık zaman aşımı süresinin de ilk ihtar tarihine kadar geçtiği, bu durumda davacının davalıdan alacaklı olduğunu ispatlaması gerekirken alacağın varlığını ispata yönelik yazılı delil bildirilmediği, mahkemece belirlenen inceleme gününde ticari defter ve belgelerin ibraz edilmediği, davalının aleyhine olan ticari defterlerinde de bononun kayıtlı olmadığı, her aşamada ileri sürülebilecek olmasına rağmen yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1 - Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin davalı bankaya yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.2 - Davacı vekilinin davalı ... hakkındaki temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, davacı bono lehdarı tarafından protesto işlemi amacıyla davalı bankaya verilen bononun bankada kaybolması nedeniyle tazminat ve bono bedelinin tahsili istemlerine ilişkin olup, davacı ile davalı ... arasındaki uyuşmazlık, davalı keşidecinin bono bedelinden sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Davacı vekili, müvekkilinin lehtarı olduğu 15.05.2008 vade tarihli, 25.000 Euro bedelli bononun davalı bankanın ....'ne bono teslim tutanağı ile protesto edilmek üzere teslim edildiğini ancak senedin iade edilmemesi üzerine kaybolduğu sonucunun ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Dosya kapsamı itibari ile davaya konu edilen bononun davalı banka görevlileri tarafından kaybedildiği anlaşılmaktadır. Ancak gerek banka gerekse davacı tarafından davaya konu edilen bononun kaybı nedeniyle mahkemede iptal davası açılarak karar alındığına ilişkin dosya içerisinde bilgi bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle davacının zayi nedeniyle açılmış bir iptal davası sonucunda verilen bir karar olmaksızın eldeki davayı açıp açamayacağı, bir başka anlatımla, davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmeksizin işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün re'sen bozulması gerekmiştir. 3 - Kabule göre de; dosya içinde örneği mevcut protesto evrakı ve diğer belgeler incelendiğinde, davacının lehdar, davalı ...'ın ise keşideci olduğu bir bono bulunmakta olup, söz konusu bononun adı geçen davalı kayıtlarında yer almaması hali, bononun mevcut olmadığı sonucunu doğurmayacağı gibi bu durumun davacı lehdarın haklarına olumsuz bir etki etmesi de düşünülemez. Bu durumda, davacının bono nedeniyle mevcut hakkının varlığını kanıtladığı olgusundan hareketle davaya devam edilip, sonuca gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Öte yandan, mahkemece, söz konusu bononun zamanaşımına uğradığı yönünde gerekçeye yer verilmişse de, dosya kapsamı itibari ile davalı keşidecinin zamanaşımına ilişkin savunmasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının mevcut olduğu ve davalı banka vekili tarafından yapılan zamanaşımı savunmasının diğer davalıya etkisinin olmayacağı göz önüne alınmaksızın, zamanaşımı def'ine, itiraz anlamı kazandırılmak ve davalı keşideciye sirayet ettirilmek suretiyle sonuca gidilmesi dahi doğru değildir.SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin davalı banka hakkındaki tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (3) numaralı bentte yazılı nedenlerle, davacı vekilinin davalı ... hakkındaki temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.