Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2847 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12780 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 16/05/2012NUMARASI : 2010/779-2012/115Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/05/2012 tarih ve 2010/779-2012/115 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18/02/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. Mikail Bakan ile davalı vekili Av. C. B. C. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, taraflar arasında 03.11.2009 tarihli iki yıllık güvenlik hizmet sözleşme imzalandığını, müvekkilinin en mükemmel şekilde edimlerini yerine getirmek üzere hazırlıklarını yaptığını, her türlü teçhizat ve elektronik cihazlarla donatılarak işe başladığını, çalışma sırasında davalı tarafından yapılan işlerin denetim altında tutulduğunu, sözleşme devam ederken davalının haklı ve geçerli bir neden yokken gördüğü lüzum üzerine demek suretiyle sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, anılan sözleşmenin 9. maddesinde fesih nedenlerini ayrıntılı olarak belirlendiğini, davalının bu maddede belirtilen usullere uygun olarak sözleşmeyi feshetmediğini, müvekkilinin zararının doğduğunu ileri sürerek, yapmış olduğu alet edavat ve teçhizatlardan dolayı harcamaların boşa gitmesi nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle mahrum kalınan kar bedelinden şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere, toplam 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, yasa ve sözleşmeye uygun olarak sözleşmenin feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının sözleşmenin 9. maddesi gereğince görülen lüzum üzerine ibaresi konulmak suretiyle 23.11.2010 günlü ihtarnamesi ile sözleşmenin süresi dolmadan feshettiğini davacıya bildirdiği, ihtarın 23.11.2010 tarihinde tebliğ edildiği, sözleşmenin 28.02.2011 tarihi gece saat 24.00'de sona ereceğinin de açıkça belirtildiği, sözleşmenin 28.02.2011 tarihinde son bulduğu, cihaz zararının kanıtlanmadığı, sözleşmenin davalı tarafından haklı nedene dayanarak feshedilmediği, sözleşmenin 9. maddesinde fesih nedenlerinin tadadi olarak sayıldığı, 9.2.a ve b maddelerinde sözleşmenin hangi hallerde feshedileceğinin kararlaştırıldığı, davalının sözleşmenin 9.2.b maddesi gereğince haklı nedene dayanarak feshettiğini savunduğu, anılan maddenin "müşteri, işbu sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sözleşmeyi sona erdirmek istediği takdirde asgari üç ay önceden noter marifetiyle fesih ihbarı yapabilir. Süreye uymadan sözleşmeyi feshetmesi halinde üç aylık hizmet bedelini ödemeyi kabul ve taahhüt eder." hükmünü içerdiği, ihtarında lüzum üzerine demek suretiyle herhangi bir neden göstermeden sözleşmeyi feshettiği, sözleşmenin 9.2.a maddesi sözleşme içi fesih, 9.2.b maddesi ise; sözleşme dışı fesih nedenlerine istinaden fesih şartlarını düzenlediği, her ne kadar süreye bağlı olmaksızın fesih yapabileceğini ve feshin yasaya uygun olduğunu savunsa da bu savunmasının taraflar arasında bağıtlanan sözleşmeye uygun olmadığı, MK'nın 2. maddesi de göz önünde bulundurularak iyi niyetli bir fesih kabul edilmeyeceği, davacının usulsüz fesih nedeniyle kardan mahrum kaldığı, bu hususun bilirkişi raporuyla da doğrulandığı, manevi tazminat koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle sözleşme nedeniyle yapılan yatırımlardan dolayı boşa giden bedele ilişkin iddiaları sabit olmadığından bu talebinin reddine, 5.000,00 TL kâr mahrumiyetinin tahsiline, manevi tazminatın reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, taraflar arasında geçerli şekilde hizmet sözleşmesinin imzalandığının çekişmesiz olmasına, anılan sözleşmede sözleşmenin feshine ilişkin hükümler bulunmasına, sözleşmenin davalı tarafından bir neden gösterilmeden feshedildiğinin anlaşılmasına, davacının müspet veya menfi zarardan birini talep etmesinin gerekmesine, her ne kadar müspet zarar talebi dışında, menfi zarar kapsamında kalan teçhizat gideri talep etmesi yerinde değil ise de esasen bu kalem alacağın reddine karar verilmiş olmasına, bu durumun sonuca etkili bulunmamasına, manevi tazminat talep edilmesinin koşullarının oluşmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, hizmet sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davalı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 9/b. maddesi uyarınca gördüğü lüzum üzerine sözleşmeyi feshettiğini savunmuştur. Gerçekten de anılan maddede müşterinin işbu sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sona erdirmek istediği takdirde asgari üç ay önceden noter marifetiyle feshi ihbar yapabileceği hususu hükme bağlanmıştır. Ancak, mahkemece de doğru olarak belirlendiği üzere, bu hüküm, müşteri davalıya keyfi olarak nitelenebilecek mutlak bir hak bahşetmemektedir. Hakkın, TMK'nın 2. maddesine uygun şekilde kullanılması gerekmektedir. Davalının fesih için bir sebep göstermesi ve bu sebebin haklı olması gerekmektedir. Esasen, davalı vekili, davacının kendi yetkilisiyle müvekkili zararına birlikte hareket ettiğinin tespit edildiğini ve haklı nedenin de olduğunu savunmuştur.Bu durum karşısında, mahkemece, davalı tarafın savunmasında belirttiği vakıa dışında fesih sebebi bulunup bulunmadığının açıklattırılması, belirttiği vakıa ile açıklaması muhtemel fesih sebeplerinin tüm kanıtlar çerçevesinde değerlendirilmesi ve feshin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.3-Ayrıca, hükme esas alınan bilirkişi raporunda sözleşmenin haksız feshedildiği kabul edilerek davacının talep edebileceği mahrum kaldığı kâr sözleşmenin kalan süresi esas alınarak hesap edilmiş ise de bu hesaplama tarzı da yerinde görülmemiştir. Zira, sözleşmenin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiği kabul edildiği takdirde, davacının başka bir kişiyle aynı nitelikteki sözleşmeyi yapabileceği makul sürenin belirlenmesi, mahrum kalacağı kârın bu süreye göre tespit edilmesi, anılan süre itibariyle yapması gerekip de yapmayacağı giderlerin mahsup edilmesi sonrasında belirlenecek tutarın tazminat olarak tayin edilmesi gerekmektedir. O halde, yazılı şekilde mahrum kalınan kârın hesaplanması da kabul şekli bakımından yanlış olmuş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,05 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 18/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.