Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 2784 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 660 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/04/2014 tarih ve 2012/17-2014/254 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkil şirketin davalı şirketin nakit ihtiyacı sebebiyle dava dışı bankadan kredi kullanarak davalı şirkete nakit aktarımı yaptığını, davalı şirketin borcun tamamını ödemediğini, bu hususun davalı şirket yetkilileri tarafından düzenlenen protokolde imza altına alındığını, ticari itibarının zedelenmemesi için kalan ödemelerin müvekkili tarafından yapıldığını ileri sürerek, 132.000,00 TL'nin 06/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, müvekkili şirkete aktarılmış bir kredi bulunmadığını, protokolde yer alan ''....'' ibaresinin kredinin müvekkili şirkete aktarıldığını göstermeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, kredinin davalı şirkete aktarıldığına dair herhangi bir belge veya kaydın olmadığı, protokolde şirket ortaklarından bir kısmının imzasının bulunduğu, ancak bu imzaların davalı şirket adına atıldığında dair herhangi bir kaydın olmadığı, davalı şirket ortaklarının kredi sözleşmesinde yer alan imzalarının kendi nam ve adlarına atıldığı, davalı şirketi borçlandıracak herhangi bir ibare veya belgeye rastlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davalı şirkete ödenen paranın tahsili istemine ilişkin olup, davacı davalının maddi sıkıntıda olması sebebiyle taksitlerini davalının ödemesi kayıt ve şartı ile davalı yararına kredi kullandığını, birkaç taksit dışında ödeme yapılmaması üzerine kalan ödemelerin müvekkili tarafından yapıldığını ileri sürmüştür.Davalı, delil olarak 01.09.2010 tarihli protokolün eki olan ve protokole atıfta bulunan ödeme tablosuna, borç dökümüne dayanmıştır. Bu protokole göre davalı şirketin bir kısım ortakları arasında hisse devri yapılmış olup, protokolün 3. maddesi gereğince şirket ortakları satış tarihi itibariyle satıma konu hastane ile ilgili her türlü ödeme tabloları, borç dökümleri üstünde tartışmış ve anlaşmıştır. Protokolün eki olduğu tartışmasız olan bu ödeme tabloları ve borç dökümü incelendiğinde listede her ay ''.... ..., kredi 7.361,18 TL'' ibarelerinin bulunduğu görülmektedir. Bu ibarelerde adı geçen ... davacı şirketin temsilcisi olup, davacının çekmiş olduğu kredi nedeniyle Ziraat Bankası'na ödenmesi gereken tutara tekabül etmektedir. Bu durumda her ne kadar protokolün davalı şirket tarafından imzalanmaması nedeniyle şirketi bağlamayacağı kabul edilmiş ise de, protokol tarihi itibariyle davacı şirketin tüm ortaklarının protokole taraf olması halinde protokolün şirketi bağlayacağı kabul edilmelidir. Ayrıca davalı şirket kendisinin de kredinin kefili olması sebebiyle aylık taksit tutarlarının protokolde yazılmış olduğunu savunmuş ise de, protokolde bu listelerin ödeme tablosu, borç dökümü olduğu kabul edilmiş olup, kefil olunması sebebiyle ödenip ödenmeyeceği bilinmeyen taksitlerin bu listede o tarih itibariyle gösterilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu durumda mahkemece, protokolün tüm şirket ortakları tarafından imzalanıp imzalanmadığı ve şirketin bu suretle taraf olup olmadığı incelenerek yukarıda açıklanan çerçevede bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 02/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.