Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 239 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15505 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 29/09/2011 tarih ve 2007/179-2011/1188 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin tescilli “...” ibareli markanın sahibi olduğunu, ayrıca bu markayı taşıyan çay ürününün içinde bulunduğu ambalaj için tasarım tescil belgesi de alındığını, davalının ise “ ...” ibaresini ürettiği çay ambalajları üzerinde kullandığını, davalının bu kullanımının iltibasa yol açtığını ve bu eylemlerin müvekkilinin marka ve tasarım tescilinden doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği gibi aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, tecavüz teşkil eden ürünler ile bunların üretilmesine yarayan araçlara el konulmasına ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin “ ...” ibareli markayı 29.12.2005 tarihinde tescil ettirdiğini, bu sebeple davacının marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceğini, ayrıca davacının tasarım tescilinden kaynaklanan haklarına da tecavüzün söz konusu olmadığını, zira çay paketlerinin tamamen farklı olduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından kullanılan markanın tescilli olmadığı, davalının davacıya ait markanın esaslı unsurunu, davacıya ait markanın tescilli olduğu çay ürünü üzerinde kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, ayrıca davalının ürününü piyasaya sunduğu ambalajın da davacıya ait tasarımın bire bir aynısı olduğu, bu haliyle tasarım hakkına da tecavüzün gerçekleştiği, bu eylemlerin aynı zamanda haksız rekabette oluşturduğu, davacının, davalıya ait markanın tescil tarihi olan 28.12.2005 tarihinden dava tarihine kadar maddi tazminat talep edebileceği, bu süre içinde kalan 2005 ve 2006 yıllarında davalının zarar ettiği, 2007 yılında ise kar elde ettiği, davacının tercihi gözetilerek maddi tazminatın tespit edildiği, ayrıca davalının eylemleri nedeniyle davacının manevi tazminata da hak kazandığı gerekçesiyle davalının haksız rekabetinin ve davacının marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasına, 2.232,88 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalının ambalaj kullanımının davacının tescilli tasarım hakkına tecavüz niteliğinde bulunduğunun anlaşılmasına ve bu yolla eylemin haksız rekabet oluşturmasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Dava, marka ve tasarım tescilinden kaynaklanan haklara tecavüz ve haksız rekabetten kaynaklanan maddi, manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Bir markanın asli unsurları değiştirilmeksizin kullanılması, 556 sayılı KHK'nun 14. maddesi uyarınca markasal kullanım niteliğindedir. Somut uyuşmazlıkta, davalının 2005/57777 sayı ile tescilli " ..." ibareli markasını asli unsurlarını değiştirmeksizin kullandığının anlaşılması karşısında bu kullanımın mevzuata uygun olduğunun kabulü ve davacının bu yöne ilişkin isteminin reddi gerekirken, mahkemece davalı markasının tescilli olmadığından bahisle kullanılmasının davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğuna dair karar verilmesi yerinde olmamış, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir. 3- Tasarım ve marka hakkına tecavüz nedeniyle birbirinden bağımsız birden fazla asli talebin aynı dava içinde ileri sürülerek tazminat talebinde bulunulmuş olmasına göre, söz konusu eylemlerin hangisine dayalı olarak ne miktarda maddi ve manevi tazminat istenildiği davacıya açıklattırılmaksızın tazminata hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, hükmedilen tazminata dayanak eylemin esasen bir haksız fiil olduğunun gözetilerek tazminat miktarının ve faizin başlangıcının haksız fiil tarihine göre tespit edilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı markasının tescil tarihinden itibaren maddi tazminat istenebileceği şeklinde yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması da isabetli görülmemiş, hüküm bu nedenle taraflar yararına bozulmuştur. 4- Öte yandan, ihlal oluşturan kullanımın özellikle uyuşmazlık konusu ürünle ilgili olduğu tam olarak tespit edilmeksizin, sadece davalının ticari defterlerindeki kayıtlar da geçen "Tiryaki" markalı ürünlere yönelik olarak davalının elde ettiği kazancın saptanması ve yine bu defterlerdeki satış maliyetleri ve faaliyet giderlerinin dikkate alınması suretiyle maddi tazminatın hesaplanması da doğru olmamış, hükmün bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin sair temyiz istemlerinin REDDİNE, (2), numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraflar yararına, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle de davacı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 09/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.