Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2235 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4429 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/12/2013 tarih ve 2010/377-2013/435 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17.02.2015 günü hazır bulunan davacı vekilleri Av. .... ile Av. ..., davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkiline ait "..." unsurlu markalarının herkes tarafından bilinen tanınmış markalar olduğunu, davalı şirkete ait tanıtım evraklarında ve.... internet adresinde müvekkilinin "..." ibareli markalarının çok benzerinin kullanıldığının tespit edildiğini, davalının 3 adet "..." unsurlu marka tescillerinin olduğunu, davalının "..." ibaresini tescil ettirdiği halinden farklı olarak kullandığını, davalının markasını değiştirerek kullanmasının MK 2. maddede düzenlenen iyi niyet kuralına aykırı olduğunu, davalının markasını tadil ederek kullanması sonucu müvekkilinin markasının şöhretinden haksız suretle istifade ettiğini, markanın ayırt edici karakterini zedelediğini ileri sürerek markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’inine, davalı şirket tarafından müvekkiline ait "..." unsurlu markaları benzeterek kullandığı markanın internet sitesinden kaldırılmasına ve 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketin müvekkilinin tescilli markaları kullandığını bilmesine rağmen 5 yıldan fazla bir süre sessiz kaldığını, davacının ses çıkarmaması sonra da dava açmasının MK'nın 2. maddesi uyarınca haksız olduğunu, müvekkilinin kendi adına tescilli ..., ... ve ... tescil numaralı "..." markalarını kullandığını, istenilen tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davalı taraf adına tescilli .... ve .... nolu "... " şekil markaları dikkate alındığında, davalı tarafın kullanımı kendi markaları kapsamında olup, bu markaların tescilli olduğu kapsamdan çıkarak davacı taraf markalarına benzer bir kullanım olmayıp, davalı tarafın kendi tescilli marka kapsamında markasını kullanma hakkı olup, bu kullanımın herhangi bir haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği, yine davalı tarafın çok uzun süreden beri "... " ibareli şekil markayı 5 yılı aşkın süredir davacı tarafından haberi olduğu şekliyle kullandığı, bu süreçte davacı tarafın kullanıma yönelik herhangi bir karşı çıkmasının olmadığı, bu durumda davalı tarafın 5 yılı aşkın dava konusu markasal kullanımına karşı çıkılmadığından sessiz kalma nedeniyle hak kaybı söz konusu olduğundan dava açılması kötü niyetli olarak değerlendirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile men’ine, davalı şirket tarafından davacıya ait "..." unsurlu markaları benzeterek kullandığı markanın internet sitesinden kaldırılmasına ve manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı tarafın kullanımının kendi markaları kapsamında olduğu, bu kullanımın herhangi bir haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz teşkil etmeyeceği, ayrıca davalı tarafın "... + Şekil" ibareli markayı 5 yılı aşkın süredir davacının bilgisi dahilinde kullandığı, markasal kullanımına karşı çıkılmadığından sessiz kalma nedeniyle hak kaybının gerçekleştiği, açılan davanın kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davalı uyuşmazlık konusu markayı dava tarihinden önceki 5 yıllık sürenin bir bölümünde bilirkişi raporunda belirtildiği üzere sadece faturalar üzerinde kullanmış olup ürün üzerinde kullanım ise dava açılmasından önceki iki yıllık süreyi kapsadığından böyle bir kullanıma karşı dava açılmamış olması sessiz kalma yoluyla hak kaybı olarak nitelendirilemez. Öte yandan işbu davanın açılmasından önce davalı tarafça dava konusu işaretle ilgili olarak ... nezdinde marka tescil başvurusu yapıldığı ve bu başvuruya davacı tarafça yapılan itiraz sonucu Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2013/131 esas sayılı dosyası ile ... kararının iptali davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık konusu işarete yönelik başvurunun tescili halinde marka koruması 556 sayılı KHK 40. Maddesi uyarınca başvuru tarihinden itibaren başlayacağından böyle bir başvurunun olumlu sonuçlanması halinde davalı eyleminin tescilli marka hakkına dayalı kullanım olacağı tabidir. Bu nedenle mahkemece Ankara 3. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2013/131 esas sayılı ... kararının iptali davası sonucu verilecek karar eldeki davanın da sonucunu etkileyeceğinden anılan davanın neticesinin beklenilmesi ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmemesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.