MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2012NUMARASI : 2011/466-2012/422Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/04/2012 tarih ve 2011/466-2012/422 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı-karşı davacı O.. Y.. vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04.02.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı-karşı davacı O.. Y.. vekili Av. A.. Ç.. ve davacı-karşı davalı vekili Av. R.. O.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin ve davalı O.. Y..’in, diğer davalı şirketin %50 hissedarı ve münferiden müdür sıfatıyla temsilcisi olduğunu, davalı O.. Y..’in 05.01.2010 tarihinden beri davacıyla tüm ilişkisini kestiğini, müşterilere gönderilen iş tekliflerini şirketin resmi kayıtlarına işlemediğini, müşterilere şirketin teklif veremeyeceğini bildirerek şirketi zarara uğrattığını, bu süre zarfında şirketin tüm işleyişinin davacı tarafından sağlandığını, şirketi tek başına ayakta tutmaya çalışmanın ve ortaklığı devam ettirmenin imkansız hale geldiğini, davacı tarafından davalıya gönderilen 25.04.2011 tarihli ihtarname ile şirketin tasfiyesinin ortaklar kurulu kararıyla sağlanmasının talep edildiğini, ihtarnameye cevap dahi verilmediğini, şirket ortakları arasında itimatsızlığın ve huzursuzluğun had safhada olduğunu ileri sürerek, ortakların müdürlük sıfatının kaldırılmasını ve davalı şirkete kayyum atanmasını, şirketin haklı nedenle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı O.. Y.. vekili, şirketin idaresinde kusurlu tarafın davacı olduğunu savunarak davanın reddini istemiş; karşı davada, davacı-karşı davalının TTK'nın 161., 162. maddeleri uyarınca müdürlükten azline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, şirket ortakları arasında çok ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu, bu nedenle ortaklık ilişkisinin çekilmez hale geldiği, tüzel kişiliğin amacını gerçekleştirmesinin de güçleştiği, özellikle 2010 ve 2011 yılı itibariyle tekliflerin verilmesi, sözleşmelerin yapılması, karşılıklı hesap verilip alınması gibi işlemlerde sıkıntılar yaşandığı, O.. Y..'e bilgi verilmesinin engellendiği, karşı davacının da karşı davalıya aynı yönde ticari itibarı zedeleyici tavır ve davranışlarda bulunduğu, karşılıklı yapılan tavırların basiretli tacirlerden beklenmeyecek ve şirket zararına yol açacak hale geldiği gerekçesiyle asıl davada TTK'nın 161 ve 162. maddelerindeki koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, TTK'nın 551/2. maddesi uyarınca davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, davalı şirkete kayyum atanması talebinin reddine, kanıtlanamayan karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı-karşı davacı O.. Y.. vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı O.. Y.. vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışından kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Ancak asıl dava, gerçek kişi tarafların müdürlük sıfatının kaldırılması ve davalı şirkete kayyım atanması ile şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine karar verilmesi, karşı dava ise davacı-karşı davalının müdürlükten azli istemlerine ilişkin olup, mahkemece tarafların ortaklık ilişkisini sürdürmelerinin mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın da reddine karar verilmiş, her ne kadar gerekçeli kararda, asıl davada TTK'nın 161 ve 162. maddelerindeki koşulların gerçekleşmediği ve davanın kanıtlanamadığı belirtilmişse de (oysa anılan maddelere dayanılarak açılan dava karşı davadır), bu sonuca nasıl ulaşıldığı açıklanmamıştır. Haklı nedenlerle fesih davasının açılabilmesi için, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında davacı ortağın kendi eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaklardan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hiç kimsenin kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendisi lehine sonuç çıkaramayacağı ilkesi de bunu gerektirmektedir.Somut uyuşmazlıkta ise davalı-karşı davacı vekilince asıl davada, ortakların münferit imza yetkisi bulunsa da parasal işlerde yetkinin davacıya bırakıldığı, müvekkilinin şirketin veya davacının itibarını zedeleyici hiçbir davranışının bulunmadığı, kusurlu taraf davacı olduğundan asıl davanın reddinin gerektiği savunulduğu halde, mahkemece feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin hangi somut olaylardan kaynaklandığı karar yerinde belirtilmediği gibi, bu nedenlerin ortaya çıkmasında hangi ortağın kusurlu bulunduğu da incelenmemiştir.O halde mahkemece, tarafların bu konuda sunduğu tüm delillerin incelenip değerlendirilmesi suretiyle, davalı şirketin işlemez hale gelmesinde gerçekte hangi ortağın kusurlu olduğunun tespit edilmesi, kusurlu taraf davacı ise asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu konuda hiçbir inceleme yapılmadan, sadece tarafların ortaklık ilişkisini sürdürmelerinin mümkün olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, asıl davada verilen kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. Esasen benzer durum karşı dava için de söz konusudur. Zira karar yerinde TTK'nın 161 ve 162. maddelerindeki koşulların gerçekleşmediği ve davanın kanıtlanamadığı belirtilmişse de bu konuda bir gerekçe gösterilmemiştir. Dolayısıyla mahkemece davacı-karşı davalı Erkan'ın müdürlükten azli için haklı nedenlerin bulunup bulunmadığı araştırılıp tartışılmadan, karşı davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamış, karşı davada verilen kararın da bu nedenle bozulması gerekmiştir. 3- Kabul şekli bakımından da 6103 sayılı Yürürlük Kanunu'nun 3. maddesi uyarınca asıl davada uygulanması gereken 6102 sayılı TTK'nın 636/3. maddesine göre, haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Bu durum karşısında mahkemece, asıl davada karar tarihinden sonra yürürlüğe girse de uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 sayılı TTK'nın 636/3. maddesine göre inceleme ve değerlendirme yapılabilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.4- Yine kabul şekli bakımından, 6103 sayılı Yürürlük Kanunu'nun 25. maddesi uyarınca, Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan anonim şirket yönetim kurulları ile limited şirket müdürleri, görevden alınmaları veya yönetim kurulu üyeliğinin başka bir sebeple boşalması hâli hariç, sürelerinin sonuna kadar görevlerine devam ederler. Tüm ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare ve şirketi temsil ettiği limited şirketlerde de aynı üç aylık süre içinde Türk Ticaret Kanunu'nun 623 üncü maddesi hükmünün gereği yerine getirilir.Bu itibarla mahkemece, karşı davada da 6103 sayılı Yürürlük Kanunu'nun 25. maddesi delaletiyle uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 sayılı TTK'nın 623. maddesi uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılabilmesi için kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı O.. Y.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı O.. Y.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı-karşı davacı O.. Y.. yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılardan O.. Y..'e verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.