MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Nitelikli dolandırıcılık ve görevi savsama, kamu görevlisinin ve kamu görevlisi olmayanın resmi belgede sahteciliği, görevi ihmalHÜKÜM : Sanıklar ... ve ...'in; kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği eyleminden; beraat Sanıklar ..., ... ve ...'ın; görevi savsama eyleminden; zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in; mahkumiyetlerine Sanık ...'ın kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği eyleminden; mahkumiyetine Sanıklar ..., ... ve ...'nun dolandırıcılık ve görevi savsama eylemlerinden; zamanaşımı nedeniyle davaların ortadan kaldırılması Katılan ... vekilinin temyizinin sanıklar ... ve ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan beraat hükmü ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında dolandırıcılık ve görevi savsama suçlarından kurulan ortadan kaldırma hükümlerine yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;Sanıklar ... ve ... hakkında 13.07.2009 tarih ve 2009/988 iddianame numarası ile kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan, sanık ... hakkında 30.04.2002 tarih ve 2002/42 iddianame numarası ile dolandırıcılık suçundan açılan kamu davaları hakkında hüküm bulunmadığından mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür. 1-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında dolandırıcılık ve görevi savsama suçlarından kurulan hükümlere yönelik katılan ... vekilinin temyiz itirazlarının incelelenmesinde; Sanıklar hakkında 20.04.2004 tarihli iddianame ile 765 sayılı TCK'nun 240. maddesini ihlal ettikleri iddiası ile açılan kamu davasının, Fatih 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin eylemin aynı Yasanın 504. maddesine uyduğu gerekçesi ile 12.05.2005 tarihinde verilen görevsizlik kararı üzerine yargılama yapan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2002/159 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, açılan kamu davasında anlatılan eylemle ilgili olarak hem 20.04.2004 tarihli iddianame hem de bu iddianameye dayalı olarak 12.05.2005 tarihli görevsizlik kararı ile açılan davaların tek bir eylem ve dava olduğu halde, iki ayrı eylem kabul edilerek görevi savsama ve dolandırıcılık suçlarından iki hüküm kurulmuş olduğu ancak yüklenen eylem yönünden zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle isabetli olarak düşme kararları verildiği anlaşıldığından, işaret edilen hukuka aykırılık bozma nedeni yapılmamıştır.5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü uyarınca; sanıklara yüklenen yukarıdaki suçların yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı suç tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiğinden kamu davasının vaki zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,2-Sanıklar ... ve ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik katılan ... vekilinin temyiz itirazlarının incelelenmesinde;5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü uyarınca; sanıklara yüklenen “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabii olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 102/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık asli zamanaşımının, kesici son işlem olan sorgularının yapıldığı 04.07.2002 ve 29.03.2003 tarihlerinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve katılan ... vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken, 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanıklar hakkındaki kamu davalarının gerçekleşen asli zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE,3-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik olarak sanıklar müdafilerince yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;Sanıklar hakkında farklı tarihlerde düzenlenen iddianameler ve lüzumu muhakeme kararında özetle; sanıklardan ...'ın “... Medikal” isimli medikal malzeme temini ve satışı yapan şirketin yetkilisi olup hastanelerdeki diz ve kalça ameliyatlarında kullanılan protezleri ithal eden firmalardan temin ederek ameliyatı yapan doktorlara teslim etmeye ilişkin iş ve işlemleri takip ettiği, ismi geçen diğer sanıkların farklı kamu hastanelerinde görevli bu ameliyatları yapan doktorlar veya bu ameliyatı gerçekleştiren ekip içerisinde olmasa bile sarf malzemelerinin ödenmesi için düzenlenen evraklara (gereklilik ve kullanıldı raporları) mevzuat gereği kontrol edip imzalamaya yetkili klinik şefi, anabilim dalı başkanı gibi idari görevleri de bulunan doktorlar oldukları, diz veya kalça kırığı ameliyatlarında kullanılıp sosyal güvenlik sistemince bedeli karşılanan protezlerin bedellerinin fatura edilip geri alınması aşamasında, ameliyatlarda daha ucuz olan protezler kullanıldığı halde daha pahalı protezler kullanılmış gibi belgeler düzenleyerek veya düzenlenen belgeleri içeriğinin sahte olduğunu bilerek imzalanıp onaylayarak kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu işledikleri iddiasıyla açılan kamu davalarında;Tüm dosya kapsamına göre; kalça ve diz problemleri nedeniyle tedavi gören hastaların yapılan ameliyatlarında protez takılması gerekenler yönünden öncelikle bu gerekliliğin doktorlarca tespit edilip belirlendiği, ameliyattan önce asistan doktorlar tarafından takılacak protezin set halinde medikal firma yetkilisine sipariş edildiği, zira protez takılması gereken ameliyatlarda hangi protezin takılacağına (ebat vs. yönünden) ameliyat işlemi sırasında denenerek karar verileceğinden, bu tür ameliyatlarda protezlerin set halinde ameliyat öncesinde medikal firma yetkilisi tarafından hazır edilmesinde tıbbi zorunluluk bulunduğu, ameliyatla protez takıldıktan sonra bu protezi temin eden firmanın protez bedellerini alabilmek için reçete, gereklilik ve kullanım raporları gibi belgelerin ameliyatlardan sonra topluca medikal firma yetkilisi tarafından hazırlandıktan sonra sanık doktorlar tarafından onaylanıp imzalandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar yapılan ameliyatlarda kullanılan protezlerin (örneğin stelkast marka) daha ucuz protezlerden temin edilip hastaya takılmasına rağmen daha pahalı (örneğin concensus marka) protezler ameliyatlarda kullanılmış gibi içeriği itibariyle sahte belgeler düzenlendiği iddia edilmiş ise de; ameliyatlarda sarfedilip kullanılan stelkast marka protezlerle, kullanılmış gibi gösterilen concensus marka protezlerin nerdeyse birbirinin aynı olacak şekilde benzerlik göstermeleri, her iki markadaki protezlerin kalite bakımında muadil olup fiyatları arasında fark olmaması, suç tarihlerinden sonra Sosyal Güvenlik Kurumunun stelkast marka protezlerin de ameliyatlarda kullanılabileceğine ilişkin anlaşmaların yapılması, doktor olan bir kısım sanıkların bu ameliyatlara girmeyip mevzuat gereği düzenlenen belgelere imza atmaları, bir kısım sanıkların çok cüzi sayıda yaptıkları ameliyatlarla ilgili belgelerin sahte olduğunun iddia edilmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tüm hastanelere gönderdiği “bu tür ameliyatlarda muadil protezlerin kullanılabileceğine dair yazısı”, ameliyat dosyalarında ve ameliyat raporlarında, takılan protezlerin gerçek isminin yazılıp barkodlarının yapıştırılması, içeriği itibariyle sahte olarak düzenlendiği iddia edilen belgelerin ameliyatlardan sonra topluca medikal firma yetkilisince düzenlenip sanık doktorlarca güven ilişkisine dayanılarak imzalanıp onaylanması, her ne kadar sahtecilik suçlarında somut bir zararın meydana gelmesi aranmamakta ise de doktor olan sanıkların suç kastının belirlenmesi bakımından içerik itibariyle sahte olarak düzenlenen belgeler neticesinde herhangi bir kamu zararının meydana gelmemesi gibi hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; doktor olan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesi ile sahtecilik kastıyla hareket ettiklerinin söylenemeyeceği gibi medikal firma yetkilisi tarafından düzenlenen ve suçun konusunu oluşturan belgelerin sahte olduğunu bilerek imzalayıp onayladıklarının kabul edilemeyeceği, gerekli özen ve dikkati göstermeyip ameliyat raporlarını ve dosyalarını kontrol etmeden medikal firma yetkilisinin ameliyat sonrası düzenlediği belgeleri gerekli denetimi yapmadan imzalayıp onaylamak şeklindeki eylemlerinin görevi ihmal suçunu oluşturabileceği, “... medikal” yetkilisi sanık ...'ın eyleminin ise kamu görevlisi olmayanın resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağı, değişen suç vasıfları nedeniyle doktor olan sanıklar ..., ..., ... , ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in sübutu halinde eylemlerine uyan görevi ihmal suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK'nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihlerinden temyiz inceleme tarihine; sanık ...'ın eylemine uyan “kamu görevlisi olmayanın resmi belgede sahteciliği” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve lehe olan 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı Kanunun 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar hakkında açılan kamu davalarının 765 sayılı TCK'nun 102/4 , 104/2, 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK'nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, 25.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.