MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2013NUMARASI : 2011/493-2013/118Taraflar arasında görülen davada İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/04/2013 tarih ve 2011/493-2013/118 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, taraflar arasında limited şirket hisse devrinden kaynaklanan borcun üstlenilmesine ilişkin 09/09/2009 tarihli protokol düzenlendiğini, buna göre davalının 15/01/2010 tarihinden başlamak üzere son taksit 15/12/2010 olacak şekilde aylık 3.000 TL den 12 eşit taksitte olmak üzere toplam 36.000 TL nin davacıya ödenmesine karar verildiğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, icra dosyasındaki 31.091,41 TL asıl alacak yönünden takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, protokol karşılığı olarak davacı tarafa R. T. A.Ş. ve D. A.Ş'den 36.610,00 TL ödeme yapıldığını, ayrıca 11.000 TL'de Av. M.. Ü.. hesabına ödendiğini, böylece faizi ile birlikte borcun tamamının eda edildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı her ne kadar şahsı ile ödeme yapılan şirketin farklı olduğunu, ayrı özel ve tüzel kişiler olduklarını, sözkonusu ödemelerin borcun edası olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürmüşse de, şirketin hakim ortağının davalı olması, ödemelerin yapılmış bulunması, davacının Ringtel ve Devinim Şirketleri ile herhangi bir ticari ilişiğinin tespit edilememesi karşısında davalının hakim ortağı bulunduğu şirket tarafından davacı tarafa yapılan ödemelerin ödeme olarak kabulünün gerekeceği, davacının 02/08/2011 tarih ve 01/08/2011 tarihli faturadaki malları şirkete teslim ettiğine dair bir kanıt mevcut olmadığının belirlendiği, gerekçesiyle, davanın reddine, karar verilmiştir.Kararı, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.1-Dava, taraflar arasında varlığı ihtilafsız olan limited şirket hisse devrinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı borçlu, borcunu davacının hakim ortak konumunda olduğu şirkete ödediğini savunmuş, davacı ise bu ödemelerin şahsına yapılmayıp, dava dışı şirkete yapılmış olmakla “kötü ödeme” niteliğinde olduğunu ileri sürdüğü gibi, esasen bu ödemelerin dava dışı şirket tarafından davalıya yapılan mal satışına ilişkin olduğunu savunmuştur. MK 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla yükümlüdür.Davalının varlığı ihtilafsız borcunu davacıya yöntemince ödediğini kanıtlaması gerekir. Dosya kapsamında doğrudan davacıya dava konusu alacakla ilgili olarak yapılmış bir ödeme sözkonusu olmayıp, davacının davalının ödeme savunmasına karşı ileri sürdüğü hususlar nedeniyle ispat yükünü üzerine aldığından söz edilemez. Davacının ödeme yapılan şirketin hakim ortağı olması bu sonucu değiştirir nitelikte değildir. Şu halde mahkemece ispat yükü ters çevrilerek davacının yapılan ödemenin bir başka hukuksal ilişkiden kaynaklanan borca ilişkin yapılmış olduğunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamış, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün mümeyyiz davacı yararına bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.