MAHKEMESİ : BURSA(KAPATILAN) 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 08/10/2013NUMARASI : 2011/285-2013/360Taraflar arasında görülen davada Bursa(Kapatılan) 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 08/10/2013 tarih ve 2011/285-2013/360 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16.12.2014 günü hazır bulunan asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili Av. H.. Ö.. ile asıl davada davalı ve asıl davada davalılar-birleşen davada davacılar vekili Av.Ü.. E..B.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı gerçek kişilerin uzun yıllar dost olduklarını ve aralarında güvene dayalı bir ilişki bulunduğunu, müvekkili ile davalı L.. A.. ve dava dışı Fatma Biber tarafından davalı şirketin kurulduğunu, bilahare hisse devirleri sonucu müvekkilinin %38,5 ve davalı N.. A..’ın %61,5 oranında hisse ile şirketin devam ettiğini, davalı L.. A..’ın müvekkili adına sahte imza atılarak şirket müdürü olarak seçildiğini, şirketin kurulduğu günden beri kar payı dağıtılmadığını, bilançolara göre şirketin 1.175.705,10 TL dağıtılmayan karının bulunduğunu, müvekkilinin taleplerine rağmen kar payı dağıtılması kararı alınmadığını, aslında kayıtlarda görünen karın şirket kasa ve hesaplarında dahi olmadığını, bu paranın davalılar tarafından zimmete geçirildiğini, taraflar arasında karşılıklı güven ortamının kalmadığını ileri sürerek, şirketin fesih ve tasfiyesini, müdürün azlini ve şirkete kayyım tayin edilmesini ve ayrıca 467.000,00 TL kar payı alacağının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının İstanbul Şubesi'nin müdürü olduğunu ve yaptığı üretimlerden elde edilen karı şirket merkezine göndermediğini, bu nedenle kusurlu olan davacının şirketin feshini isteyemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiş, birleşen davada ise, davacı-birleşen davalının müvekkili şirketin İstanbul Şubesi müdürü olarak elde edilen karları şirket merkezine göndermeyerek zimmetine geçirdiğini ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL’nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin İstanbul şubesi müdürü olan davacının şube olarak yaptığı işler nedeniyle 1.379.214,81 TL komisyon geliri elde ettiği, bu miktarın şirket merkezine gönderilmediği, bununla birlikte İstanbul Şubesi'nin 1.007.273,23 TL gideri olduğunun davacı tarafça ileri sürülmüş ise de bu giderlerden 588.926,91 TL’lik kısmının şirket adına yapılmış giderler olmadığı, buna göre davacı uhdesinde toplam 960.868,49 TL kaldığı, buna rağmen davacının karın dağıtılması halinde alabileceği miktarın 659.566,00 TL olduğu, bu miktarın mahsubu halinde dahi davacının davalı şirkete 301.301,58 TL borçlu olduğu, buna göre davacının ortaklar arasında çıkan anlaşmazlıkta kusurlu olduğu gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın taleple bağlı kalınarak kabulü ile 10.000,00 TL’nin davacı-birleşen davada davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı-birleşen davada davalı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Asıl dava, haklı nedenle limited şirketin feshi istemi, birleşen dava ise ortağın şirkete ait parayı zimmetine geçirdiği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı şirketin vermiş olduğu kurumlar vergisi beyannamesine göre 2002-2010 yılları arası gelirinin 5.155.958,00 TL olduğu, şirket tarafından İstanbul şubesi için ayrı bir kaydın tutulmadığı, tüm gelir ve giderlerin şirket merkezi hesaplarında tutulduğu, buna göre merkez ve şubenin yaptığı iş ve elde ettiği kazancın ayrı ayrı belirlenemediği, ancak davalı şirketin acenteliğini yaptığı Anadolu Sigorta A.Ş.’nin sigorta programı kayıtlarından 2002-2010 yılları arası İstanbul şubenin üretimlerinin 8.647.652,00 TL, bunun komisyonunun 1.379.214,00 TL olduğunun belirlendiğini, davacı tarafından bildirilen İstanbul şubeye ait giderlerin ise toplam 1.007.273,00 TL olduğu, buna göre davacı uhdesinde 371.941,00 TL kaldığı, davalı şirketin 2010 yılı itibariyle kurumlar vergisi beyannamesine göre net karının 860.992,00 TL olduğu, bundan davacı hissesine isabet eden miktarın 331.482,00 TL olduğu, ancak kanuni yedek akçe ayrılmaksızın kar hesabı yapıldığında dağıtılmayan karın 1.124.233,00 TL olduğu, davacının beyan ettiği giderlerden 588.926,00 TL’nin gerçek gider olmadığı, bu miktarın da karara eklenmesi ile dağıtılması gereken karın 1.713.159,00 TL olduğu, bu miktardan davacı hissesine isabet eden bedelin 659.566,00 TL olduğu, davacı uhdesinde olan toplam 960.867,00 TL’den hissesine isabet eden karın mahsubu halinde dahi davacının şirkete 301.301,00 TL borçlu olduğu belirtilmiş olup, davacı tarafça bilirkişi raporuna karşı, 2008 yılından beri İstanbul şubenin Anadolu Sigorta A.Ş’ye tahsil edilen prim bedellerini merkezden ayrı olarak çek ve senetlerle ödendiği, buna rağmen Anadolu Sigorta A.Ş’nin komisyon gelirlerini doğrudan şirket merkez hesabına gönderdiği, şirket merkez kayıtlarında İstanbul şubenin giderlerinin 1.007.273,00 TL olarak yazılı olduğu halde giderlerin gerçek olan ve olmayan şeklinde ayrım yapılmasının doğru olmadığı belirtilerek itiraz edilmiştir. Davalılar vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesinde, şirketin kuruluşundan beri davacının İstanbul şubesini, diğer ortağın ise Bursa’daki merkez şubeyi idare ettiği, her iki ortağın fiilen idare ettiği şubelerde elde edilen karı ortaklık paylarına mahsuben kullandıkları, kar payına ilişkin kayıt tutulmadığından zamanla sorunlar yaşanmaya başlandığı ve bunların çözülemediği, kayıtlarda her ne kadar kar görünmekte ise de fiilen ortakların kar paylarını aldıklarından vergi yönünden bu şekilde kayıtlarda gösterildiği belirtilmiştir. Mahkemece tanık olarak dinlenen şirket çalışanlarının genel olarak beyanlarında, her bir ortağın kendi şubesinde yapmış olduğu işlerden elde edilen karın kendilerine kaldığı, şirket tarafından stopaj ödenmemesi için kar payı dağıtımının yapılmadığı, İstanbul şubesinin giderlerinikendi elde ettiği kazançtan ödediği, şirket merkezinden İstanbul şubeye para gönderilmediği, İstanbul şube ve merkezin üretmiş olduğu sigorta poliçelerinin prim bedelleri ile komisyon bedellerinin ve vergilerin şirket merkezi tarafından hesaplanarak liste halinde İstanbul şubeye gönderilerek mutabakatın sağlandığı ve Anadolu Sigorta AŞ.’ye yapılacak ödemelerin nasıl yapılacağının belirlendiği, davacının idare ettiği İstanbul şube tarafından nakit veya çek ile merkeze ödeme yapıldığı, sorunların bu ödemelerin aksatılmasından kaynaklandığı, davacının şirketten ayrılmak istediği ve merkez şubenin karından pay istemesi nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlık meydana geldiği belirtilmiştir.Mahkemece, şirket ortakları arasında geçimsizlik bulunduğu, ancak davacının şirkete ait paraları uhdesinde tutması ve usulsüz harcamalar yapması nedeniyle daha fazla kusurlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de, gerek bilirkişi raporu ve gerekse tanık beyanlarına göre, davacının ve davalı N.. A..’ın başında bulundukları şubelerden elde edilen karların doğrudan kendilerine kaldığı, kar payı dağıtımının hiç yapılmadığı, giderlerin de her bir şube tarafından kendi kazancından ödendiği, şirketin kuruluşundan beri işlerin bu şekilde süregeldiği, acentesi olunan Anadolu Sigorta A.Ş'ye her bir şubenin üretimi yaptığı poliçelere göre merkez şube tarafından yapılan hesaplama sonucu prim ödemesi ve komisyon kesintisi yapıldığı, davacının başında bulunduğu şubenin gelir ve gider kayıtlarının merkez şubede tutulduğu anlaşılmakta olup, her ne kadar bilirkişi tarafından davacının yaptığı giderlerin bir kısmının gerçek gider olmadığı belirtilmiş ise de bu giderlerin şirket merkezinde tutulan defterlerde kayıtlı olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu itibarla, mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları, tanık beyanları ve davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı yapmış olduğu itirazlar gözönüne alınarak, bilirkişiden ek rapor veya yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak alınacak rapor sonucu ortaklar arasındaki anlaşmazlıkta hangi ortağın daha fazla kusurlu olduğunun belirlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.3- Ayrıca, birleşen dava, davacı-birleşen davalı M.. Ş..'nın zimmetine geçirdiği iddia edilen paranın tahsili istemine ilişkin olup, iddia edilen paranın şirkete ait olması nedeniyle davacı N.. A..'ın aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu itibarla, mahkemece anılan davacı yönünden aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, anılan davacı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı-birleşen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı-birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalı ile asıl davada davalılar- birleşen davada davacılardan alınıp asıl davada davacı-birleşen davada davalı M.. Ş..'ya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.