Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1979 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11637 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2012NUMARASI : 2011/446-2012/301Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/12/2012 tarih ve 2011/446-2012/301 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı Z.. A.. tarafından kendi adına asaleten, davalı şirket adına temsilen istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Münüse Vildan Cırıklı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı A. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. arasında Edirne 6. Noterliği’nin 27/05/2009 tarihinde 1186 yevmiye sayı ile Acentelik Sözleşmesi'nin akdedildiğini, sözleşmeye istinaden davalı şirketin müvekkilinin acentesi olarak çalıştığını, diğer davalının ise sözleşmenin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğunu, davalı şirketin sözleşmenin 18. ve 19. maddelerindeki hükümlere riayet etmediğini, bu nedenle davalı şirkete Beşiktaş 7. Noterliği’nin 23.06.2010 tarihinde 11535 yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek sözleşmenin fesih edildiğini, 27.10.2010 tarihli ihtarnamede ise davalı şirketin borcu olan 11.512,24 TL ile 286.50 Euro borcunu 10 gün içinde ödenmesini ihtar ettiğini, davalıların ödemede bulunmaması üzerine alacağın tahsili için icra takibi yaptığını ileri sürerek takibe haksız itiraz nedeni ile alacağın belirlenmesi ile faiz, %40 icra inkar tazminatıyla birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar davaya cevap vermemişlerdir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapılan acentelik sözleşmesinin davacı yanca feshinin, sözleşmenin ödeme ile ilgili maddesi uyarınca prim tahsilatlarının zamanında ödenmediğinden yapıldığı ve haklı olduğu , bilirkişi raporları ile alacak miktarının; işlemiş faiz ile birlikte 12.365,63 TL olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle davacının davasının kabulüne ve alacak likit olduğundan davalıların %40 icra inkar tazminatıyla sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.Kararı, davalı Z.. A.. kendi adına asaleten, davalı şirket adına temsilen temyiz etmiştir.1-Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir; ancak davalı şirket temsilcisi bilirkişi raporuna itirazında, Türkiye İş Bankası Edirne Şubesi’ne ait 14/05/2009 tarihli ve 62854 numaralı 20.000 TL bedelli teminat mektubunun sözleşmenin teminatı olarak verildiğini, bu teminatın davacı tarafça paraya çevrildiğini, bu hususun da hesaplamada dikkate alınması gerektiğini savunduğu halde itiraz üzerine ek rapor alınmasına rağmen bu itirazın incelenmediği gibi karar yerinde de tartışılmadığı anlaşıldığından savunma araştırılmadan karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.2-Yine, taraflar arasında imzalanan Taahhütname ve Cari Hesap Sözleşmesi başlıklı metnin kefaleti düzenleyen 12. maddesinde,"Acentenin şirkete verdiği çek ve senetlerin ödenmesi, müşteriden tahsil edilen meblağı derhal ve muntazaman şirkete ödemesi konusunda sözleşme hükümlerine riayetsizlik halinde ilgili meblağın, şirketin borçluya müracaatına, protesto keşidesine, hüküm istihsaline gerek kalmaksızın derhal şirkete ödeneceğini, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile aşağıda imzaları bulunan kefiller peşinen kabul ve taahhüt ederler." düzenlemesi yer almaktadır. Madde metninden anlaşıldığı üzere davalı şirket temsilcisinin, acentelik sözleşmesinin müşterek ve müteselsil kefili olduğu açıkça yazılmıştır. Bununla beraber mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesine göre, kefalet sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin sorumlu olacağı belirli tutarın belirtilmesine bağlıdır. Somut olayda, kefalet sözleşmesinde kefalet miktarı belli değildir. Buna göre, kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığı tartışılmadan davalı Z.. A.. hakkındaki davanın da kabulü doğru olmamış, bu nedenle kararın adı geçen davalı yararına da bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile kararının davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.