MAHKEMESİ : BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/05/2014NUMARASI : 2013/486-2014/218Taraflar arasında görülen davada Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 05/05/2014 tarih ve 2013/486-2014/218 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin kargolarının müvekkili şirket tarafından teslim edildiğini, müvekkilinin taşıma ve dağıtım işlerinin bedelinin tahsiline yönelik fatura düzenleyerek davalı şirkete teslim edilmesine rağmen fatura bedellerinin toplamı 9.288,86 TL’nin ödenmediğini, bu bedelin ödenmesi talebini içeren icra takibine davalı tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, dava konusu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini savunarak, davanın reddini ve davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça davalı şirkete ait kargoların kendilerince taşındığı, taşıma bedellerine ilişkin faturaların düzenlenerek davalıya teslim edildiği, buna rağmen fatura bedellerinin ödenmediği ileri sürülmüş ise de faturaların teslimine ilişkin belgedeki imzaların, davalı temsilcisi F.. Y..'ın eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, davacının davalıyla aralarındaki hukuki ilişkiyi ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine, asıl alacak miktarının %20'si oranında tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Yürürlükten kaldırılan HUMK’nın 382 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün verilmesi, tefhimi ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişki bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiş olup, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.Somut olayda, mahkemece verilen kısa kararda davanın reddine dair hüküm kurulmuş iken gerekçeli kararda, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına ve asıl alacak miktarının %20'si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiştir. Bu şekilde kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılması doğru olmadığından kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.