Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19501 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9467 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 27/09/2010NUMARASI : 2006/764-2010/568Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27.09.2010 tarih ve 2006/764-2010/568 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalılardan S.. Ö.. vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09.12.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı (temlik alan) T.. F.. vekili Av. E.. Ş.. D..n dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, K.. Ç..ve Hazır Beton San. A.Ş.'nin sermayesinin 11.12.1997 tarihinde artırıldığını, arttırılan sermayenin ¼'ünün tescil tarihinden itibaren engeç 3 ay içerisinde, bakiyenin de 05.09.2000 tarihine kadar ödeneceğinin kararlaştırıldığını, arttırılan sermayenin 296.250 TL'sinin halen ödenmediğini, davacı şirketin 31.12.2003 tarihi itibarı ile grup kuruluşu R.. H.. A.Ş.'den 238.500 TL alacağının bulunduğunu, bu alacağın Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 26.08.2003 tarih ve 2003/442-443 sayılı tedbir kararları hilafına kanunsuz olarak kasadan aktarılan nakitten kaynaklandığını, bu alacağın halen tahsil edilemediğini, şirketin 2002 ve 2003 yılı yönetim kurulu üyeleri ile denetçileri olan davalıların 296.250 TL sermayenin ödenmemesinden, 238.500 TL R.. H.. A.Ş.'ye aktarılan bedelden ve 202,39 TL kasa açığından sorumlu bulunduklarını ileri sürerek, şimdilik 10.000 TL’nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, 20.07.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 737.140 TL'ye yükseltmiştir.Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı yönetim kurulu üyelerinin sermaye borcu ve usulsüz para aktarımı toplamı 534.750 TL'yi tazminle yükümlü bulundukları, denetçilerin ise esasen Uzan grubu şirket çalışanları olması ve mevcut deliller çerçevesinde davranışlarının olağan davranış kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle bir sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davalılar K.. U.., M.. U.. ve A.. E.. hakkındaki davanın kısmen kabulüne, 534.750 TL’nin 10.000 TL’sine dava, bakiyesine 20.07.2007 ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilerek bu davalılardan müteselsilen tahsiline, diğer davalılar yönünden yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ile davalılardan S.. Ö.. vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.2- Ancak dava, davacı anonim şirketin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri bulunan davalılar aleyhine açılmış olan sorumluluk davasıdır. Mahkemece davalı yönetim kurulu üyeleri hakkındaki davanın kısmen kabulüne, davalı denetim kurulu üyeleri hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir. Oysa dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacı şirketin sermayesinin 11.12.1997 tarihinde (5.000) TL'den (400.000) TL'ye yükseltilmesine karar verildiği, artırılan sermaye borcunun 1/4'ünün ödendiği, kalan ¾ oranındaki borcun ise en geç 05.09.2000 tarihine kadar ödenmesi gerektiği halde, (296.250) TL tutarındaki bu borcun halen ödenmediği anlaşılmaktadır. Davalı denetim kurulu üyelerinden S.. Ö.. ve G.. Y..'ın 28.06.2002-13.02.2004, davalı Ş.. A..'ın ise 01.01.2002-28.06.2002 tarihleri arasında görev yapmıştır. Dolayısıyla her ne kadar davalı yönetim kurulu üyeleri, sermaye borcunu zamanında ödemeyen dava dışı ortaklar aleyhine gerekli yasal yollara başvurmadığından bu alacak kalemi bakımından meydana gelen zarardan sorumlu iseler de davalı denetim kurulu üyeleri de aynı nedenle bu zarardan sorumludur. Zira davacı bir anonim şirket olup, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 269. maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sınırlı şekilde sorumludur. Ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yine anılan Kanunun 140. maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (TTK’nın 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında, ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu malvarlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin üçüncü kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması, üçüncü kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan, ortakların şirkete karşı sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir. Bu itibarla ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi ödenmemesi halinde makul bir süre içinde bu tutarların tahsil edilmemesi yoluna gidilmemesi nedeniyle oluşan zarardan, kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de sorumlu bulunmaktadır. Anonim şirketin bu şekilde oluşan zararı, en azından ödenmeyen sermaye tutarı kadardır. Şirketin zararının tahsili için öncelikle ortaklara, mümkün olmadığı taktirde, yönetici ile denetçilere başvurmak zorunluluğu da bulunmamaktadır. Tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, birlikte veya ayrı ayrı zararın tazminini talep hakkının varlığı kabul edilmelidir.Bu durum karşısında mahkemece, davalı denetim kurulu üyelerinin de sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen dava dışı ortakların bu fiillerine karşı gerekli yasal yollara başvurmadıklarından ve denetim görevlerini yerine getirmediklerinden, anılan alacak kalemi yönünden meydana gelen şirket zararından sorumlu bulunduklarının kabul edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan alacak kalemi yönünden de yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. 3- Bozma neden ve kapsamına göre, davacı vekili ile davalı S.. Ö.. vekilinin mahkemece hükmedilen vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı S.. Ö.. vekilinin mahkemece hükmedilen vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı (temlik alan) TMSF'ye verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı S.. Ö.. iadesine, 11.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.