Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19370 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11929 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2013NUMARASI : 2013/399-2013/768Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/12/2013 tarih ve 2013/399-2013/768 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı şirket ve Evi S..vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davacı ile davalılardan Evi S..'nin imzaladığı franchising sözleşmesine göre bu davalının kirası altında bulunan çiçekçi dükkanını işletmek amacıyla davacının devir aldığını, bu davalının çiçekçi dükkanında Sabuncakis konseptine uygun olarak tasarım yapmak üzere tadilat yapmayı ve 11831 nolu floran numarasını devretmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, tadilat bedeli olarak da 55.000,00 TL olarak 12 taksitte ödeneceğini kararlaştırıldığını, bunun üzerine müvekkilinin Denizbank Bahçelievler Şubesi'ne ait her biri 4.580,00 TL bedelli 12 ayrı çeki keşide ederek davalıya verdiğini, ancak davalının tüm uyarılara rağmen çiçekçi dükkanında herhangi bir tadilat yapmadığı gibi flora numarasını da devretmediğini, bu hususun Ankara 5 Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2008/603 D.İş sayılı tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile belirlendiğini, 1. çekin davalı Evi S..ye ödendiğini, bir kısım çeklerinde diğer davalı S.. K..'a devredildiğini, bu şahıs tarafından da 5 çek için toplam 48.406,60 TL'lik takip başlatıldığını, çeki takibe koyan davalının kötü niyetli hamil olduğunu ileri sürerek takibe konulan çeklerden dolayı davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında icra takibine konu çek bedelleri ödendiğinden çek bedellerinin isdirtanı talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu çeklerin davacı tarafından sözleşme gereği davalılardan Ş.. A.. ve Evi S..i ismi yazılarak verildiği, sözleşmede yazılı işlerin ve devirlerin sözleşmenin tarafı olan davalı tarafından yapılmadığı, davalı S.. K..'ın iyi niyetli hamil olması nedeniyle bedelsizlik defi'nin bu davalıya karşı ileri sürülemeyeceği, diğer davalılar yönünden verilen çeklerin bedelsizliğinin ispat olunduğu, takip sonrası 2008/9504 sayılı icra dosyasına 31.07.2008 tarihinde 29.158,00 TL 2008/9505 sayılı icra dosyasına ise 08.08.2008 rarihinde 28.153,00 TL ödeme yapıldığı, bu ödemelerden davalı Eva S.. ve Ş. Ç. A.Ş'den istenebileceği gerekçesiyle davalı S.. K.. hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın kabulü ile dava konusu çekler nedeniyle başlatılan icra takipleri nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve anılan icra dosyalarına davacı tarafından yapılan ödemelerin bu davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ve davalı şirket ve Evi S.. vekili temyiz etmiştir.. 1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK'nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.Somut olayda, mahkemece kısa kararda davalı S.. K.. hakkında açılan davanın reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda bu davalı hakkında herhangi bir hüküm kurulmamıştır. Bu durum karşısında, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılmaması doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin ve davalılar Ş.. Ç.. Evi Sabuncaki vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalılar Ş.. Ç..A.Ş. ile E. S. vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınmadığı anlaşılan 1.923,00 TL temyiz ilam harcının davalı Evi S.ve davalı şirketten alınmasına, davacıdan temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 10/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.