Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19353 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4201 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 23/10/2013NUMARASI : 2011/458-2013/214Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 23/10/2013 tarih ve 2011/458-2013/214 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09.12.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. N.. H.. ve davalılardan R.. T.. vekili Av. H.. Y..dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, asıl ve birleşen dava dilekçelerinde müvekkilinin A.. Tur. İnş. ve Tic. A.Ş'nin % 95 hissedarı iken şirketin iflasına karar verildiğini, iflas işlemleri devam ederken davacı ile davalılardan R. T.. arasında iflası istenilen A.Ş. adına kayıtlı bulunan D... isimli inşaat halindeki otelin %50 hissesinin davalı R.. T..'e devri konusunda 12.06.2002, 30.08.2002 ve 06.01.2003 tarihli protokollerin tanzim edildiğini, anılan protokollerin amacının otelin iflas kararının kaldırılarak yeniden hayata geçirilip işletmeye açılmasını sağlamak amacıyla %50 hissenin davacı tarafından davalı R.. T..'e devredilmesi olduğunu, anılan protokoller uyarınca davacının üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalı R.. T..'in edimlerini yerine getirmediğini, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilince davalı R.. T..'e ihtarname keşide edilerek protokollerden doğan edimlerini yerine getirilmesinin istenilmesine rağmen yerine getirilmediğini, bunun üzerine davacı tarafından akdin feshedildiğini ileri sürerek, 12.06.2002 ve 30.08.2002 tarihli akidlerin feshine, davalının ödemiş olduğu tüm paraların mahkemece tespit edilecek yere tevdi karşılığında davalılara yapılmış şirket hisse devirlerinin iptali ile davacı adına hükmen tesciline, 05.09.2002 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile düzeltme beyanlarına ilişkin sözleşmelerin feshine, 30.08.2002 vadeli 3.000.000 USD bedelli senet ile 03.04.2004 keşide tarihli 3.500.000.000.000 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile iptaline, tapu kayıtlarında Kalkınma Bankası lehine yer alan ticari işletme rehinleri ile ipoteklerin banka alacağının temlikname ile davalı R.. T..'e temlik edilmiş olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılardan K.. T.. vekili, davacının ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu A.. A.Ş'nin hisselerinin %73'ünü R.. T..'e, %1 hisseyi müvekkiline ve %1 hisseyi diğer davalı N..A..'a devrettiğini, şirketin 13.03.2003 tarihli TSG'de ilan edilen 09.01.2003 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve şirket anasözleşmesine eklenen kararla 30.08.2002 tarihli protokol ve ekleri ile bu tarihten önce imzalanan adi sözleşmelerin tüm içerikleri ile geçersiz sayılıp hiçbir bağlayıcılığının kalmadığını, davacının hiçbir geçerliliği kalmayan protokollere dayanarak talepte bulunamayacağını, davacının şirket ana sözleşmesi uyarınca üstlendiği edim ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.Davalı R.. T.. vekili, taraflar arasındaki 12.06.2002 ve 30.08.2002 tarihli protokollerin yerine 06.01.2003 tarihli protokolün imzalanıp, anasözleşme haline getirildiği, anasözleşmeye eklenen ek 15. madde hükmü gereğince 30.08.2002 tarihli ve daha önceki yazılı anlaşmaların tümüyle iptal edildiğini, dolayısıyla iptal edilen sözleşmelere dayanarak iptal davası açılmayacağını, 06.01.2003 tarihli protokoldeki edimlerini yerine getirmeyenin esasen davacı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.Davalı şirket vekili, taraf sıfatı yokluğundan davanın reddini istemiştir.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı şirketin sermayesinin 200.000 paya bölünmüş 102.000,00 TL olduğu, beher hissenin nominal değerinin 102.000,00 TL/200.000 = 510.000,00 TL'sine (0,51 TL) isabet ettiği, 10.03.2003 tarihinde TCMB efektif satış kuru 1.609.168 TL üzerinden karşılığının 510.000/1.609.168 TL = 0,32 USD'a isabet ettiği, taraflar arasında düzenlenen 06.01.2003 tarihli protokolün 6. maddesinde beher hisse bedelinin 60,00 USD yerine sehven 60.000 USD olarak yazıldığı, davacı tarafından davalıya teminat amacıyla verilen 200.000 x 0,25=50.000 adet hissenin USD cinsinden karşılığının beheri 60 USD üzerinden (50.000 x 60 USD) 3.000.000 USD olduğu, protokolün 6. maddesine göre davalının 1.400.000 USD kira alacağının mahsubu ile davacıya iade etmesi gereken hisse senedinin (3.000.000 USD–1.400.000 USD) 1.600.000 USD / 60 USD= 26.666 adet hisse senedine isabet ettiği açıklandığı, davacı vekilinin her bir hissenin değerinin 60.000 USD olarak belirlenmesi ve hesaplamanın buna göre yapılması gerektiğini belirttiği, ancak BK'nın 24/son maddesi uyarınca, basit hesap yanlışlıklarına sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceği, bunların sadece düzeltilmesini ile yetinilebileceği, her bir hissenin değerinin 60.000 USD olarak belirtilmesinin açık bir hesap hatası olduğu, ... A.Ş'nin 10.03.2003 tarihide tescil edilen ana sözleşmesine göre sermayesinin 200.000 paya bölünmüş 102.000,00 TL olduğu, her bir hissenin değeri 60.000 USD olarak kabul edildiğinde payların (şirketin) gerçek değerinin 200.000 x 60.000-USD= 12.000.000.000 USD yapacağı, nominal değerde bu derece yüksek bir gerçek değerin ancak hesap hatası olarak açıklanabileceği, davalı K.. T.. aleyhine açılan davada kendisine husumet düşmeyeceği, davaya konu 30.08.2002 vadeli 3.000.000 USD bedelli bononun davacıya bila bedel iade edildiği, bu bono ile ilgili davada davacının hukuki yararı bulunmadığı, 03.04.2004 keşide tarihli 3.500.000 TL bedelli çekin yargılama esnasında bankaya iade edildiği, bu çek ile ilgili davanın da konusuz kaldığı, 06.01.2003 tarihli protokol ve 09.01.2003 tarihli genel kurul kararları ile Kadıköy 7. Noterliği'nce düzenlenme 05.09.2002 tarih ve 17.09.2002 tarihli taşınmazı satış vaadi sözleşmelerinin hükümsüz kaldığı, 06.01.2003 tarihli protokolün 6. maddesi uyarınca %25 payın her bir payı 60 USD hesabı ile belirlenen 3.000.000 USD değerinden davacının 1.400.000 USD borcunun mahsubu ile bakiye 1.600.000 /60 USD = 26.666 adet hissenin davacıya iade edilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle asıl davada davalı K.. T.. aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı R.. T.. hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, davaya konu 30.08.2002 vadeli 3.000.000 USD bedelli bononun davacıya bila bedel iade edildiği anlaşılmakla, bu bono ile ilgili davanın, davacının hukuki yararı bulunmadığından reddine, 03.04.2004 keşide tarihli 3.500.000,00 TL bedelli çekin yargılamaesnasında bankaya iade edildiği anlaşılmakla, bu çek ile ilgili konusuz kalan davanın esasına ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, satış vaadi sözleşmelerinin hükümsüzlüğünün tespitine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davanın davalıları vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; asıl ve birleşen davalar, taraflar arasında düzenlenen protokole dayalı taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin iptali ile geçersizliğin tespiti, bu kapsamda verilen bono ve çeklerin iptali ile anonim şirket pay devrinin iptali ve davacı adına tescili istemlerine ilişkindir.Mahkemece bozma ilamına uyularak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, bozma ilamına uyulmakla taraflar için usulü kazanılmış hak oluşmaktadır. Ayrıca, mahkemece bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Dairemizin bozma ilamının 7. maddesinde belirtildiği üzere, taraflarca akdedilen ve anasözleşme hükmü haline getirilen 06.01.2003 tarihli protokol kapsamında davacının % 25 payını teminat amaçlı olarak devrettiği anlaşılmaktadır. Anılan protokolde teminat amaçlı olarak devir edilen bu payların hangi koşullarda davacıya iadesi belirtilmiş, bir hesaplama tarzı kararlaştırılmıştır. Protokolün 6. maddesinde % 25 payın her bir payın 60.000 USD hesabıyla değeri belirlendikten sonra davacının borcu olan 1.400.000 USD'nin mahsubundan sonra bakiye kalacak payların davacıya iade edileceği hükme bağlanmıştır. Karara temel alınan bilirkişi raporunda bir payın değerinin 60.000 USD olmasının hayatın olağan akışına ve şirketin sermayesine uygun olmadığı, bunun sehven yazıldığı, değerin 60.00 USD olarak belirlendiğinin kabul edileceği görüşüne itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, sözleşme serbestisi gereği iadede bir nevi çarpan olarak tayin edilen bir payın değerinin şirketin sermayesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Esasen, tarafların bu miktarın sehven 60.000 USD tayin edildiği yönünde de bir itirazları olmamıştır. O halde, bir payın değerinin 60.00 USD olarak değerlendirilmesi doğru görülmemiştir.Bu durum karşısında, mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen gereğinin yapılmaması, davacıya iade edilecek payın miktarının protokolün 6. maddesine ve bozma ilamında açıklamaya göre tespit edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davanın davalıları vekillerinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalılar R.. T.. ve K.. T..'den alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 131.906,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl davada davalı R.. T..'den alınmasına, aşağıda yazılı bakiye 25,20 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davalıdan alınmasına, asıl davada davalı K.. T..'den temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıya iadesine, 09.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.