Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19204 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11909 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 17/12/2013NUMARASI : 2011/95-2013/345Taraflar arasında görülen davada İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/12/2013 tarih ve 2011/95-2013/345 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, asıl davasında, müvekkili ile davalı arasında bulunan acentelik sözleşmesine istinaden davalı tarafın kendilerine 31/12/2009 itibariyle 354.652,00 TL borç çıkardığını, oysa müvekkilinin bu tarih itibariyle davalıya 143.168,80 TL borçlu olduğunu, davalı tarafından tahakkuk ettirilen borcun 211.000,00 TL'lik kısmından sorumlu bulunmadığını ileri sürerek bu miktar bakımından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada da, taraflar arasındaki acentecilik sözleşmesinin davalı tarafından hukuka aykırı olarak haksız bir şekilde feshedildiğini ileri sürerek asıl davanın kabulü halinde 10.000,00 TL denkleştirme tazminatının ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının 8/4/2011 günü itibariyle müvekkiline 266.682,86 TL borçlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının, davalıya 211.000,00 TL borçsuz olmadığının belirlendiği gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir. Kararı asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz etmiştir. 1- Asıl dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit, birleşen dava ise portföy tazminatı istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile asıl davanın reddine karar verilmiş, birleşen dava yönünden ise bir hüküm kurulmamıştır.Davacı vekili asıl davada, müvekkili ile davalı arasında acentelik sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme uyarınca davalı tarafından 31/12/2010 tarihi itibariyle müvekkiline 354.552,79 TL borç çıkarıldığını, oysa bu tarih itibariyle müvekkilinin 143.168,80 TL borcunun bulunduğunu ileri sürmüş ve aradaki 211.000 TL yönünden müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı ise davacının 08/04/2011 tarihi itibariyle müvekkiline 266.682,86 TL borcu bulunduğunu savunmuştur. 27/09/2011 tarihli asıl ve 20/04/2012 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunda davacının acenteliğinin başladığı 11/06/2003 tarihinden 17/02/2011 dava tarihi itibariyle 266.682,86 TL davalıya borçlu bulunduğu tespit edilmiştir. 20/05/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da, davacı acentenin 31/12/2010 tarihi itibariyle davalı şirkete muaccel borcunun bulunmadığı, fakat vadesi gelmemiş müeccel borç bakiyesinin 355.344,53 TL olduğu, 31/12/2012 tarihi itibariyle 255.826,75 TL borçlu bulunduğu tespit edilmiştir. Mahkemece de, gerek 31/12/2010 gerekse 17/12/2011 tarihi itibariyle davacının davalıya 211.000 TL borçsuz olmadığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, davacının iddiasının ileri sürülme biçimine göre, davacı, 31/12/2010 tarihi itibariyle 143.168,80 TL borcu olduğunu, kalan kısım kadar borcu olmadığını ileri sürdüğüne göre, mahkemece 31/12/2010 tarihi itibariyle davacının davalıya 354.552,79 TL borçlu olup olmadığının, borçlu ise ne kadar borçlu olduğunun belirlenmesinin ardından, belirlenen miktardan davacının kabulünde olan kısım düşüldükten sonra kalan kısım yönünden talebinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile çelişkili bilirkişi raporlarına göre davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, asıl davaya yönelik hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2- Birleşen dava yönünden ise, mahkemece bu davaya yönelik olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi yerinde olmamış, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz isteminin dahi kabulü gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 08/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.