Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1918 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16575 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 04/07/2012NUMARASI : 2005/625-2012/133Taraflar arasında görülen davada İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.07.2012 tarih ve 2005/625-2012/133 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ile davalılardan R. G., O.. I.. ve M.. Ö.. vekilleri ile davalı N.. K.. tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04.02.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. E.. B.., asıl davada davalılardan R. G., O.. I.. ve B.. D.. vekili Av. M.. T.., birleşen dava davalılardan M.. Ö.. vekili Av. E. Ç. ve birleşen dava davalısı N.. K.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl ve birleşen davada, müvekkili şirketin 01.08.2003 tarihinde TMSF tarafından devir alındığını, davalıların ise devirden önceki yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile genel müdür ve genel müdür yardımcıları olduklarını, davalıların görev yaptıkları dönem içinde dava dışı A. İletişim A.Ş. ile rayiç bedelin üzerinde danışmanlık hizmet sözleşmesi yaptıklarını, müvekkili şirketi bu şekilde zarara uğrattıklarını, yine davalılardan müvekkili şirketin genel müdürü olan R. G. ile genel müdür yardımcısı olan O.. I..’ın sözleşme yapma yetkisi olmadığı halde dava dışı Spor ve Çocuk Televizyon A.Ş. ile VBI Satırı Kiralama Sözleşmesi yaparak rayiç bedelin üzerinde bedel ödenmesine neden olduklarını, müvekkili şirketin ihtiyacı yokken dava dışı E. G.’den CRM yazılım programı satın alındığını, bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin davalı R.’nın hesabına aktarıldığını, aynı şekilde müvekkili şirketin ihtiyacı yok iken davalı R.’nın kardeşinin ortağı olduğu dava dışı T. A.Ş. 1000 adet dekoder satın alınması için 63.000,00 TL yapılan ödemenin daha sonra davalı R.’nın hesabına aktarıldığını, davalı N.. K..’nın ortağı olduğu dava dışı T. İletişim Ltd. Şti’ye her hangi bir teknik danışmanlık ve destek hizmeti alınmadığı halde 60.000,00 TL ödeme yapıldığını, bu paranın da daha sonra davalı R. G.’ın hesabına aktarıldığını, ayrıca müvekkili şirkette çalışmadığı halde grup şirketlerde çalışan bir kısım kişilere maaş ödemesi yapıldığını, müvekkili şirketin 21.07.2000 tarihinde sermaye artırım kararı aldığı halde sermaye borcu olan ortaklardan apel alacaklarının tahsili yoluna gidilmediğini, ayrıca davalı R. G.’ın ortağı olduğu dava dışı S. Y. A.Ş’ye müvekkili tarafından Eutrade yazılım programı hazırlandığını, bu programın hazırlanması için yapılan maliyetin satım bedelinin çok üzerinde olduğunu, müvekkilinin bu şekilde zarara uğratıldığını ileri sürerek, ıslah ile artırılmış olarak 318.250,00 TL’nin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılardan R. G., O.. I.., B.. D.. ve B.. Y.. vekilleri ayrı ayrı, zamanaşımı defi ile birlikte, müvekkillerinin ibra edildiklerini ve yapılan işlemlerde usulsüzlük bulunmadığını, ticari hayatın gereğine uygun olarak hareket edildiğini savunarak, asıl davanın reddini, karşı dava olarak müvekkilleri hakkında sorumluluk davası açılmasına yönelik 05.04.2005 tarihli genel kurul kararlarının iptalini talep ve dava etmiştir. Diğer davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 2000-2001-2002 yıllarına ilişkin ibraların bilançoların gerçeği yansıtmaması nedeniyle geçersiz olduğu, bu nedenle davalıların ibra edilmiş sayılmayacakları, TTK’nın 309. maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin dolmadığı, davacı şirketin genel müdürü olan davalı R. G. ile genel müdür yardımcısı olan O.. I..’ın ve mali işler müdürü olan M.. Ö..’in usulsüz işlemler ile davacı şirketi zarara uğrattıkları, yapılan bir kısım ödemelerin gerçekte ticari işten kaynaklı olmayıp, davalı R. G.’ın hesabına aktarıldığı, anılan kişilerin bu ödemelerden sorumlu oldukları, diğer davalıların sorumluluklarının ispat edilemediği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 318.250,00 TL’nin tamamından davalı R. G.’ın, 188.250,00 TL’sinden davalı O.. I..’ın, 123.000,00 TL’sinden davalı M.. Ö..’in ve 60.000,00 TL’sinden davalı N.. K..’nın sorumlu olmak üzere anılan bedelin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ile davalılardan R. G., O.. I.. ve M.. Ö.. vekilleri ile davalı N.. K.. temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına davacı vekili ile davalı R. G., O.. I.. ve M.. Ö.. vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Asıl dava, davacı şirketin eski yönetim kurulu üyeleri, denetçileri ve müdürleri olan davalılar aleyhine açılan sorumluluk, karşı dava, ibra kararının geçersizliğine yönelik genel kurul kararının iptali, birleşen dava ise davacı şirket tarafından usulsüz ödeme yapılarak uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 346. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336. madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nın 359. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hali ile ispat külfeti açısından değerlendirildiğinde ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğundan söz etmek mümkündür.Dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. TTK’nın sistematiğinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine dair bir düzenleme bulunmadığı gibi ne şekilde görevde olduklarının ve bunun sonucu olarak tüzel kişi hissedarları temsil edip etmemelerinin de bir önemi yoktur. O halde mahkemece, eski yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları gözetilmeksizin, anılan davalıların kusurlarının ispat edilemediği gerekçesiyle sorumlu olmadıklarına hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. 3- Ayrıca, davacı tarafça, apel borcunun tahsil edilmemesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın da davalı yönetim kurulu üyeleri, denetçiler ve müdürlerden tazmini talep edilmiş ve mahkemece davacı şirket tarafından apel borcu olan ortaklardan tahsil yoluna gidilmeksizin buna ilişkin zararın oluştuğundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, anılan istem yönünden dava reddedilmiştir. Oysa, davacı anonim şirket, TTK’nın 269. maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yine anılan Kanun’un 140. maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (TTK’nın 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında, ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır. Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu mal varlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin 3. kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması 3. kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur. Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir. Bu itibarla, ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi bu tutarların tahsil edilmemesinde kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de bundan dolayı ortaklar ile birlikte müteselsilen sorumlu bulunmaktadır. Ayrıca yeni seçilen yönetim kurulunun apel borcunu tahsili yoluna gitmemesi önceki yönetim ve denetim kurulu üyelerini sorumluluktan kurtarmaz. Bu durumda mahkemece, davalıların apel ödenmesine yönelik meydana gelen zarardaki sorumluluklarının tayin ve tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.4- Davalı R. G. ve O.. I.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince, davacı tarafça zarar iddiasına ilişkin olarak davalıların şirketin ihtiyacı yok iken dava dışı E. G. ile CRM yazılım programı satımına ilişkin sözleşme yapıldığı ve bu kişiye yapılan 125.250,00 TL ödemenin aynı gün davalı R.’nın hesabına aktarıldığı, işlemin gerçek bir satış işlemi olmayıp muvazaalı olduğu, aynı şekilde dava dışı T. Elektronik A.Ş’den ihtiyaç olmadığı halde 1.000 adet dekoder için avans olarak 63.000,00 TL ödeme yapıldığı, anılan bedelin bir gün sonra davalı R. G.’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu, yine dava dışı T. İletişim Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı R. G.’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüş ve mahkemece anılan işlemler yönünden mümeyyiz davalılar sorumlu tutulmuş ise de, davalıların sorumluluğunun kabul edilebilmesi için yapılan ödemeler karşılığında hiçbir mal veya hizmet alınmadığının veya rayiç bedel üzerinde ödeme yapıldığının veya ihtiyaç olmadığı halde mal veya hizmet alındığının ispat edilmesi gerekmekte olup, açıklanan şekilde oluşmuş bir zararın belirlenememesi halinde dava dışı şirket ve kişilere gönderilen paranın salt davalı R. G.’ın kişisel hesabına aktarılmasının davacı şirketin zararı ve davalıların sorumluluğu anlamına gelmemektedir. Bu itibarla, mahkemece, davacı şirket tarafından yapılan ödemeler nedeniyle mal veya hizmet alımının gerçekleşip gerçekleşmediği, rayiç bedelin üzerinde ödeme yapılıp yapılmadığı, gereksiz mal veya hizmet alımı yapılıp yapılmadığının belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı R. G. ve O.. I.. yararına bozulması gerekmiştir. 5- Ayrıca, davacı tarafça zarar kalemlerinden birisi olarak, dava dışı Spor ve Çocuk TV A.Ş. ile VBI satır kiralama sözleşmesinin şirketin A ve B grubu imza yetkisine sahip yöneticiler tarafından imzalanması gerekirken B ve C grubu imza yetkisine sahip davalı R. G. ve O.. I.. tarafından imzalanmak suretiyle sözleşme bedeli olarak dava dışı şirkete ödenen 70.000,00 TL zarar olarak gösterilerek anılan bedelin tazmini talep edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, mümeyyiz davalıların yetkisiz olarak sözleşme yapmak suretiyle dava dışı şirkete ödenen paradan sorumlu oldukları belirtilmiş, mümeyyiz davalılar vekilince bu rapora karşı, anılan sözleşmenin şirketin rutin işlerinden olduğu dolayısı ile B ve C grubu imza yetkisine sahip müdürler tarafından imzalanmasında bir usulsüzlüğün bulunmadığına yönelik itirazda bulunulmuştur. Mahkemece, mümeyyiz davalılar vekillerinin bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları bu itirazlar giderilmeksizin dolayısı ile anılan sözleşmenin imzalanmasında mümeyyiz davalıların yetkilerini aşıp aşmadıkları belirlenmeksizin eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davalı R. G. ve O.. I.. yararına bozulması gerekmiştir.6- Davalı M.. Ö.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince, mümeyyiz davalı, davacı şirketin mali işler müdürü olup, çalışan konumundadır. Mahkemece, adı geçen davalının dava dışı şirket ve kişilere yapılan para ödemelerini gerçekleştirdiği gerekçesiyle oluştuğu kabul edilen zarardan sorumlu tutulmuş ise de, bu kişi davacı şirketin çalışanı olması nedeniyle ancak kusuru ile meydana getirdiği zarardan sorumludur. Bu itibarla, mahkemece, anılan davalının sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı M.. Ö.. yararına bozulması gerekmiştir. 7- Davalı N.. K..’nın temyiz itirazlarına gelince, yukarıda 3 nolu bentte de açıklandığı üzere davacı tarafça zarar kalemi olarak davalı N.. K..’nın ortağı olduğu dava dışı T. İletişim Ltd. Şti. ile yapılan teknik destek ve danışmanlık hizmet sözleşmesi gereği anılan şirkete peşin olarak ödenen 60.000,00 TL’nin aynı gün davalı R. G.’ın hesabına aktarıldığı, bu işlemin de muvazaalı olduğu ileri sürülmüştür. Kural olarak, usulsüz ödenen avans nedeniyle oluştuğu iddia edilen zarardan sözleşmenin tarafı olan paranın gönderildiği dava dışı T. İletişim Ltd. Şti. sorumludur. Ancak, anılan şirketin ortağı olan davalı N.. K.., meydana getirildiği kabul edilen zarardan var ise kusuru ile sorumlu olup, bu kişinin zarara neden olan kişiler ile el ve işbirliği içinde hareket edip etmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece, davalı N.. K..’nın sorumluluğunun haksız fiil hükümlerine göre incelenip sonuçlandırılması gerekirken sorumluluğunun neye yönelik olduğu karar gerekçesinde değerlendirilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı N.. K.. yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı R. G., O.. I.. ve M.. Ö.. vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına, 4 ve 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı R. G. ve O.. I.. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın adı geçen davalılar yararına, 6 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı M.. Ö.. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı M.. Ö.. yararına, 7 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı N.. K..’nın temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı N.. K.. yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davanın davalılarından alınarak davacıya verilmesine, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak asıl davada davalılar R. G., O.. I.. ve birleşen davada davalı M.. Ö..'e verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.