Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1894 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17777 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/09/2014 tarih ve 2013/640-2014/882 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, yüksek oranda faiz getirisi verileceği ve istendiği her an geri verileceği garantisi ile davalı.... Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi adında bir adet belge ile müvekkilinden 6.673,00 Euro tahsil edildiğini, ancak bu güne kadar müvekkiline herhangi bir faiz ve para ödemesi yapılmadığını ileri sürerek, 6.673,00 Euronun davalılardan faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, zamanaşımı definde bulunmuş, davanın esasına ilişkin olarak da davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, taleple yapılan pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacının hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı bu nedenle de davacının ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığını, yanlış yönlendirildiğini kabule olanak bulunmadığı, ortaklığın pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, dosyada mevcut SPK raporlarının da tek başına davacının iddialarını ispata elverişli bulunmadığı gerekçesiyle, davalı şirketler yönünden davanın ispat olunamadığından, davalı ... yönünden ise pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK'nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar, mahkemece de bilirkişi raporu alındıktan sonra davalının şirket ortağı olduğu, davalının hileli davranışlarla aldatıldığının tespite elverişli deliller bulunmadığı gerekçesiyle davalı şirketler yönünden dava ispatlanamadığında, davalı ... yönünden ise pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir. Dosyadaki ....'ın cevabi yazısın da davacıya ilişkin yapılan sorgulamada hisse senedi kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir.Bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zaman aşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bilirkişinin kanaatlerine göre davacının davalı şirkete ortak olduğu yönündeki görüşlerinin benimsenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.Öte yandan, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca davalı ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerekçeyle reddi de doğru değildir. Zira, 6762 sayılı TTK'nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK'nın 32l/son maddesinde de temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı ...’ın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.