Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17868 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17220 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GAZİANTEP ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 27/06/2013NUMARASI : 2011/150-2013/1008Taraflar arasında görülen davada Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/06/2013 tarih ve 2011/150-2013/1008 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11.11.2014 günü hazır bulunan davacılar vekilleri Av. C. C.. ile Av. S. . İ.. ve davalı banka vekili Av. M.. Ç.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı bankadan kredi kullandığını, diğer müvekkillerinin ise bu kredinin kefilleri olduğunu, şirketin mali durumunun müsait olmaması nedeniyle kredi borçlarının zamanında ödenemediğini, davalı tarafından müvekkili şirket hakkında icra takipleri yapıldığını, borcun tasfiyesi için davalı ile 27.06.2007 tarihinde protokol yapılmak zorunda kalındığını ve protokole göre; müvekkilinin borcunun 1.537.354 USD olduğunun ve borcun ödenmesi halinde iade edilmek üzere müvekkili şirkete ait fabrikanın ve arsasının 1.750.000 USD bedelle davalı bankaya devredilmesinin, borcun vadesinde ödenmemesi halinde ise taşınmazın mülkiyetinin davalıda kalacağının kararlaştırıldığını, protokole göre müvekkili şirketin taşınmazı davalıya devrettiğini, fabrikanın çalışabilmesi için davalı tarafından sözlü olarak verilmesi vaadedilen 3.000.000 USD kredinin verilmediğini ve fabrikanın istenen nitelikte çalıştırılamaması nedeniyle borcun vadesinde ödenemediğini, davalı tarafından 18.12.2009 tarihinde taraflar arasında düzenlenen 27.06.2007 tarihli protokolün feshedildiğinin ve kredi borcunun muaccel olduğunun ihtar edilerek davaya konu taşınmazın satışa çıkarıldığını, oysa 27.06.2007 tarihli protokolün müvekkilinin müzayaka halinde olması nedeniyle geçersiz olduğunu, ayrıca taşınmazın gerçek değerinin davalıya devir bedelinin çok üzerinde olduğunu ileri sürerek, taraflar arasında düzenlenen 27.6.2007 tarihli protokolün geçersizliğinin tesbitini ve taşınmazın müvekkiline iadesini, bunun mümkün olmaması halinde taşınmazın değerinin tesbit edilerek müvekkilinin davalıya olan kredi borçlarının mahsubu ile bakiye alacağın davalıdan tahsilini buna göre ıslah ile artırılmış olarak 7.151.198,32 TL’nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, gabin iddiasının hak düşürücü sürede ileri sürülmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıların kredi borcunun yeniden yapılandırılması için davalı ile 27.06.2007 tarihli protokol yaptıkları, borcun teminatı olarak davacı şirkete ait taşınmazın 1.750.000 USD bedelle davalıya devredildiği, bu miktarın piyasa rayiç değerinin çok altında olduğu, taraflar arasında düzenlenen protokole göre gabin ve muvazaa şartlarının mevcut olmadığı, ancak anılan protokolün inançlı işlem niteliğinde bulunduğu, davalının protokolü feshetmesinin haklı bir nedeninin bulunmadığı, taşınmazın dava tarihinde değerinin 9.854.948,22 TL olduğu, davalıya devir bedeli olan 1.750.000 USD’nin mahsubu ile davacının 7.151.198,32 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, anılan bedelin reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, taraflar arasında yapılan 27.06.2007 tarihli sözleşmenin geçersizliği ve sözleşmeye göre davalıya devredilen taşınmazın iadesi olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece inançlı işlem niteliğindeki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği, taşınmazın değerinin çok altında davalı tarafından devralındığı, bu nedenle rayiç değer ile aradaki farktan davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.Ancak, her ne kadar mahkemece, 27.06.2007 tarihli sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği kabul edilmiş ise de, sözleşmenin feshine ilişkin 18.12.2009 tarihli ihtarda, davacıların 27.06.2007 tarihli protokol ve eki olan taahhütleri yerine getirmedikleri ve kredi taksitlerini vadesinde ödemedikleri belirtilmiş olup, buna göre mahkemece taraflar arasında düzenlenen protokolün tüm hükümleri değerlendirilerek kredi taksitlerinin vadesinde ödenip ödenmediğinin, sözleşmenin 5.2. maddesinde yer alan aylık 2.000,00 USD kira bedeli ile diğer yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin, dolayısı ile davacı tarafın sözleşme hükümlerine aykırı hareket edip etmediğinin belirlenmek suretiyle sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığının tesbiti gerekmekte olup, şayet, mahkemece sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği tesbit edilirse bu durumda feshe ilişkin sözleşmenin 12. maddesinin değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.2- Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.