MAHKEMESİ : BURDUR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/07/2013NUMARASI : 2011/383-2013/372Taraflar arasında görülen davada Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/07/2013 tarih ve 2011/383-2013/372 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.11.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. R.. G.. ile davalı vekili Av. D.. A.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin 2008 yılında kullandığı kredinin kapatılmasından sonra kredinin teminatı olarak sahip olduğu taşınmaz üzerine konulan ipoteğin fekki talep edilmesi üzerine davalı bankanın 15/09/2009 tarihli yazısı ile müvekkil şirketin dava dışı İ. T..'nün kullandığı krediye kefil olduğu gerekçesiyle ipoteğin fekki talebini reddettiğini, müvekkili şirketin maddi bakımdan ihtiyacı olması nedeniyle söz konusu taşınmazı sattığını, satış bedelinin 239,975,78 TL’sine davalı bankanın dava dışı İ. T..’nün kredi borcu nedeniyle bloke koyduğunu, ancak dava konusu ipotek işleminin baştan itibaren geçersiz olduğunu, ipotek verme işleminin dava dışı şirket müdürü C. K.. tarafından yapıldığını, C.K..’nın üçüncü kişilerin borcu için ipotek verme yetkisi bulunmadığını, müvekkili şirketin sahip olduğu tek taşınmazın ancak ortaklar kurul kararı ile ipotek verilebileceğini, müvekkili şirketin bu ipotek sözleşmesiyle hiç kimsenin borcuna kefil olmadığını, İ. T..’nün kullandığı krediye bağlı olarak davalı bankaca başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ve itirazın iptali davasının derdest olduğunu ileri sürerek, 239.975,78 TL'nin ve 100.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacı şirketin şahsi kredileri yanında kefil olduğu krediler bulunduğunu, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin 22/f. maddesinde, davacının verdiği ipoteğin hem kendi kullandığı kredilerin hem de başka firmalara olan kefalet borcunun teminatı olduğunun düzenlendiğini, yine ipotek resmi senedinin 2. sayfası şartlar başlığının 1. maddesinde de “söz konusu ipoteğin davacının kefalet borçlarını da kapsadığının açıkça yazıldığını, davacı şirketin dava dışı İbrahim Tütüncü’nün borcuna kefaletinin geçerli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu ipotek senedinin davacı şirket yetkilisi C. K.. tarafından imzalandığı, davacı şirketin anasözleşmesi, ortaklar kurulu kararı ve Burdur Ticaret Sicil Memurluğu’nca düzenlenen hükmi şahsiyet belgelerinin hiç birinde davacı şirket müdürü C. K..nın davacı şirket adına kefalet altına girme yetkisine yer verilmediği, şirket müdürü Cengiz Kaya'nın davacı şirket adına dava dışı 3. kişi İ. T..'nün borcu nedeni ile davalı bankaya karşı kefalet sorumluluğu altına girmesi mutlak butlanla yok hükmünde olup, mutlak butlanla batıl olan bir işlemin 3. kişilere karşı da ileri sürülmesinin mümkün olduğu, davalı bankanın ipotek senedini düzenlerken davacı şirket müdürünün yetki kapsamını belirleyen yetki belgesini gördüğü, basiretli bir tacir olarak ortaklar kurulu kararını da istemesi gerektiği, davacı şirket adına imza atan ve kefalet sorumluluğu altına giren müdür C. K..'nın işleminin geçersiz olduğu, söz konusu işleme onay da verilmediği, şirketin maksat ve konusu dışına çıkan bir iş veya işlemin yönetim kurulu veya temsilciler tarafından yapılabilmesinin TTK’nın 443/2 maddesi uyarınca genel kurulca verilecek özel yetkiyle mümkün olduğu, davalı bankaya ipotek verilen taşınmazın davacı şirketin üzerinde mobilya imalatı yapılan fabrikasının da bulunduğu tek taşınmazı olduğu, şirket müdürünün tek başına temsil yetkisine dayanarak bu taşınmazı şirketin iştigal konuları ve şirketin kendi borcu dışında dava dışı 3. kişinin borcuna karşılık kefalete dayalı ipotek olarak vermesi TTK’nın 542 maddesi yollamasıyla aynı yasanın 321. maddesi ve TTK’nın 443/2 maddesine aykırılık oluşturduğundan şirket müdürü C. K.. tarafından 3. kişi İbrahim Tütüncü'nün borcuna kefil olunması ve dava konusu taşınmazın ipotek verilmesi işleminin geçersiz olduğu, manevi tazminat davasının koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince mahkemece, yazılı gerekçe ile maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir. Limited şirket müdürlerinin yetkisi, 6762 sayılı TTK’nın 542'nci maddesi yollaması ile aynı Kanun’un 321 nci maddesinde belirlenmiştir. Bu hüküm uyarınca müdürler şirketin maksat ve işletme konusu içine giren her çeşit işlemi ortaklık adına yapmak hakkını haizdir. Davacı şirketin anasözleşmesinin 9. maddesi ile dava dışı C. K.. herhangi bir sınırlama hükmü konulmadan münferit imza yetkisine sahip müdür olarak atanmıştır. 10.09.2007 tarih 18 nolu ortaklar kurul kararı ile de yine aynı kişi 30 yıl süre ile münferit imza yetkisine sahip müdür olarak seçilmiştir. Anılan ortaklar kurul kararıyla şirket müdürüne her türlü resmi kurum ve bankalarda şirketi temsil, her türlü borçlandırıcı taahhütname, muvafakatname, sözleşme, biliumum bankalarda hesap açma, bilimum taşınır/taşınmazlarla ilgili alım, satım, kiraya verme, sözleşmeleri imzalama vs. yetkisi tanınmıştır. Dava dışı İ. T..’ye ait genel kredi sözleşmesi incelendiğinde C. K..’nın sözleşmeyi hem kendi adına hem de davacı şirket adına müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı görülmektedir. Yine davacı şirkete ait taşınmazla ilgili ipotek senedi incelendiğinde de 2. sayfanın şartlar başlığının 1. maddesinde söz konusu ipoteğin davacı şirketin kefalet borçlarını da kapsadığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 137. maddesi hükmü gereğince ticaret ortaklıkları tüzel kişiliği haiz olduklarından anasözleşmelerinde yazılı “işletme konusu” çerçevesi içinde kalmak şartı ile tüm hakları edinebilir ve bütün borçları da yükümlenebilirler. Bir ticari işletmenin anasözleşmesinde belirtilen işletme mevzuuna doğrudan doğruya girmemekle birlikte o işletmenin ticari faaliyetlerini kolaylaştıran ticari iş ve sözleşmelerin de o işletmenin mevzuu içinde bulunduğunun kabulü zorunludur. Dairemizin yerleşik içtihatlarında da (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 23.03.1982 tarih 851/1225 E.K. sayılı ilamı) ticari amaç güden işletmelerin kredi temini konusunda bankalara karşı müştereken sorumluluk yüklenmek suretiyle birbirine destek olması ve kefil olması işletme mevzuu içinde kalan muamele olarak kabul edilmektedir. Bu itibarla mahkemece, somut olayın yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ayrıca mahkeme gerekçesinde bahsedilen ortaklar kurul kararı arayan Dairemiz yerleşik içtihatlarının şirketin tek malvarlığı olan taşınmazının satışı ile ilgili olup somut olayda kefalete dayalı olarak ipotek verilen taşınmazın davacı şirketin tek malvarlığı olup olmadığı konusunda da gerekli araştırma yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 4.073,05 TL harcın temyiz eden davacıya iadesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.