Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1748 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13469 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DENİZLİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 22/11/2012NUMARASI : 2012/222-2012/487Taraflar arasında görülen davada Denizli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22.11.2012 tarih ve 2012/222-2012/487 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının müvekkili şirket ile Y: K. Bankası A.Ş. arasındaki kredi sözleşmesi ile icra dosyalarını yasalara uygun olmayan bir şekilde dolaylı olarak temlik aldığını, bu nedenle aralarında alacak borç ilişkisinin doğduğunu, davalı şirketin bu temlikler ile birlikte müvekkil şirkete ait iken teminat olarak dava dışı Y. K. Bankasına verilen Denizli ili K. Köyü D. Mevki ... ada ... parsel sayılı taşınmazı aynı şartlarda tapuda devir aldığını, davalı şirketin E. ihale firması tarafından satış ilanı ile bu taşınmazı 19.04.2012 tarihinde yapacağı ihale ile satma iradesi gösterdiğini, taşınmaz kaydı üzerinde taşınmazın teminat olarak verildiğine dair bir ibare olmaması sebebiyle müvekkili şirketin tapuyu satın alacak 3. kişilere karşı mağdur olacağını, taraflar arasında ve banka ile yapılan sözleşme gereği taşınmazın bedelsiz olarak kullanımının da müvekkili şirkete ait olduğunu, müvekkili şirket kayıtlarına ve icra dosyasında satılan taşınmazlar nedeniyle davalı tarafın müvekkilinden hak ve alacağının kalmadığını ileri sürerek, teminat niteliğinde olan dava konusu taşınmazın sözleşme gereği 3. kişilere devredilip devredilemeyeceği hususundaki taraflar arasındaki muarazanın önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, usuli itirazlarında, HMK'nın 114/h maddesinde düzenlenen "hukuki yarar" şartının davada olmadığını, dava koşullarının birisinin dava açılmasında davacının hukuki yararının bulunması olduğunu, tespit davasında hukuki yararın başka şekilde hukuki korunmanın sağlanamaması halinde olduğunu, doktrin ve Yargıtay içtihatlarında eda davası açılarak hukuki himayenin sağlanabileceği durumlarda ve eda davası açılması mümkün olan hallerde tesit davası açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edildiğini, bu açıdan davanın öncelikle reddi gerektiğini savunmuş, esasa ilişkin beyanlarda da bulunmuştur.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu taşınmazın tapu kaydına göre, tamamı M. L. Ü. adına kayıtlı iken Standart V.Yönetim A.Ş'ye satılmış olduğu, taşınmaz üzerinde herhangi bir ayni hakkı içerir şerh ve beyanın bulunmadığı, davacının taşınmazın üçüncü kişilere devredilip devedilmeyeceğinin tespiti ile muarazanın giderilmesi talebinin, mülkiyet hakkının sınırlanmasına yönelik ayni hakkı içerir talepler olup, bu talebin eda mahiyetinde olduğu, eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle, HMK 114/h ve 115. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Davacı taraf, kullanımında olduğu ve kredinin teminatı olarak verilen fabrikanın davalı tarafından satışa çıkarıldığını ve bu durumun muaraza teşkil ettiğini ileri sürerek, bu hususta yaratılan muarazanın men'i için işbu davayı açmıştır. Kanunlarımızda açık olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, yargısal içtihatlarla kabul edilen muarazanın men'i davaları tespit davası niteliğinde olmayıp, eda davası niteliğindedir. Bu itibarla mahkemece, uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın usulden reddi doğru olmadığı gibi davacı tarafın iddia ettiği ilişkinin tesbiti hususunda HMK'nın 106/1. Maddesi uyarınca dava yoluyla belirleme istemesinin mümkün olması ve somut olayın özellikleri de nazara alındığında bu davanın açılmasında davacının hukuksal yararının varlığının kabulü gerekmesine göre davacı vekilinin bu yönteme ilişkin temyiz itirazların kabulü ile kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 31.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.