MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2011/135-2013/257Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/07/2013 tarih ve 2011/135-2013/257 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11.11.2014 günü hazır bulunan asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. C.. A.. ile asıl ve birleşen davada davalı vekili Av. M.. Ş.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen sigorta acenteliği sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiğini ileri sürerek ve ıslah isteminde bulunarak, ödenmemiş komisyon alacağı için 1.000.00 TL, geç ödenen ve alıkonulan komisyon alacağından kaynaklanan zarardan dolayı 1.000.00 TL, gelir kaybından dolayı 1.000.00 TL ve portföy tazminatı 667.252.42 TL'nin 01.01.2009 tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, yetkili mahkemenin sözleşmede belirtildiği üzere İstanbul mahkemeleri olduğunu, anılan sözleşmenin feshedildiğini, müvekkilinin alacağının bulunduğunu, sözleşme hükümlerine göre müvekkilinin sözleşmeyi feshedebileceğini, esasen davacının ihlali nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, başka sigorta şirketinin de acenteliğini yaptığının belirlendiğini, portföy veya başka adla tazminat istemeyeceğinin kararlaştırıldığını, bir alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin sigorta acenteliği sözleşmesinden dolayı bakiye prim alacağının bulunduğunu ileri sürerek, 9.059.80 TL'nin avans faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddialar, savunmalar, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında sigorta acenteliği sözleşmesi imzalandığı, davalı-birleşen davanın davacısının bu sözleşmeyi gerekçe göstermeden feshettiği, cevap dilekçesinde fesih sebepleri arasında davacı-birleşen davanın davalısının başka sigorta şirketleriyle sözleşme imzalaması olarak gösterildiği, oysa davalı-birleşen davanın davacısının Ankara Bölgü Müdürlüğü'nün bu yönde 17.03.2009 tarihli açık muvafakat verdiği, sözleşmelerin bu tarihten sonra imzalandığı, esasen anılan sözleşmelerin Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı, davalı-birleşen davanın davacısının buna karşı koymadığı, bir uyarısının bulunmadığı, ayrıca sözleşme döneminde porföyün geliştirilmediği gerekçesinin de yerinde olmadığı, bilirkişi raporuyla aksi durumun belirlendiği, sözleşmenin feshinin haklı olmadığı, sözleşmenin 07.07.2008 tarihinde imzalandığı ve 05.08.2010 tarihinde sona erdiği, bir yıllık portföy tazminatına hak kazandığı, birleşen davanın kabul edildiği, davacı-birleşen davalının diğer istemlerinin ispatlanmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 672.252.42 TL'nin 5.000.00 TL'sine 24.05.2011 tarihinden, bakiyesine 25.04.2013 tarihinden işleyecek avans faiziyle tahsiline, diğer istemlerin reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, gerek uyuşmazlık konusu acentelik sözleşmesinin yapıldığı tarih gerekse dava tarihi esas alındığında somut olaya 6762 sayılı TTK'nın uygulanmasının gerekmesine göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen sigorta acenteliği sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayalı, tahakkuk eden komisyon alacağı ile komisyon alacağının geç ödenmesi nedeniyle uğranılan zararın, kâr kaybının ve portföy tazminatının, birleşen dava ise, ödenmeyen prim alacağının tahsili istemlerine ilişkindir.Taraflar arasında 07.07.2008 tarihinde bir yıl süreli acentelik sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmenin 22. maddesinde sözleşmenin herhangi bir sebeple feshedilmemesi veya sona erme tarihinden bir ay önce ihtarname ile diğer tarafa devam edilmemesi arzusunun bildirilmemesi halinde kendiliğinden birer sene müddet için aynı şartlarla yenileceğinin kararlaştırıldığı, 14.07.2010 tarihli ihtarname ile davalı-birleşen davanın davacısının sebep göstermeden akdi feshettiğini karşı tarafa bildirdiği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Yapılan yargılama ve toplanan kanıtlardan davalı-birleşen davanın davacısının savunmasında bildirdiği fesih sebeplerinin yerinde olmadığı, sözleşmeyi haksız şekilde feshettiği ortaya çıkmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde davacı-birleşen davanın davalısı lehine portföy tazminatına hükmedilmiştir. Ancak, portföy tazminatı bakımından yapılan değerlendirme yerinde görülmediği gibi bu yönüyle hükme temel alınan bilirkişi raporu da karar vermeye elverişli değildir. Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişki devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Somut olaydan sonra yargılama sırasında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 122. maddesinde açıkça 'denkleştirme istemi' olarak tanımlanan, doktrinde de 'müşteri tazminatı', 'portföy tazminatı', 'portföy akçesi' olarak da ifade edilen bu tür tazminat dava konusu uyuşmazlığa uygulanan mülga 6762 sayılı TTK'nın sigorta hükümlerinde açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, anılan Kanunun 134. maddesinde muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye yahut yukardaki hallere göre onun yerine geçenlere verileceği hükme bağlanmıştır. Fesihten sonraki tazminat alacağı bu şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve uyuşmazlığa uygulanması gereken 5684 sayılı Sigorta Kanunu'n 23/16. maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir. Somut olayda hükmedilen portföy tazminatı, taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre itibariyle ortalama günlük net komisyon alacağı dikkate alınarak bir yıllık süreye göre tayin edilmiştir. Ancak, bu hesaplama yapılırken davacı-birleşen davanın davalısı acentenin, davalı-birleşen davanın davacısı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davalı-birleşen davanın davacısının ne gibi önemli menfaatler elde edeceği ve hakkaniyet ilkesi gereği portföy tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları tartışılmamıştır. Bu durum karşısında, davalı-birleşen davanın davacısı vekilinin, bilirkişilerin uzmanlığı da dahil olmak üzere rapora yönelik itirazları üzerinde durulup, portföy tazminatı isteminin buna göre değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı-birleşen davanın davacısı yararına bozulması gerekmiştir.3- Davacı-birleşen davanın davalısı vekili, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle ayrıca gelir kaybına uğradığını, bu kalem zararının da tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece, haksız fesih halinde portföy tazminatı istenebileceği, bunun dışında zararın ispat edilemediği gerekçesiyle bu kalem istemin reddine karar verilmiştir. Ancak, bu değerlendirme de yerinde görülmemiştir. Zira, 2 numaralı bozma bendinde açıklandığı üzere, portföy tazminatı ile sözleşmenin süresinden önce haksız feshedildiği iddiasına dayalı ve müspet zarar kapsamındaki gelir kaybı zararı birbirlerinden tamamen farklı tazminat türleridir. Davacı-karşı davalı vekili, acentelik sözleşmesinin süresinden önce haksız feshedildiğini, feshedilmeseydi gelir elde edeceğini, elde etmesi gereken gelirden mahrum kaldığını ileri sürmüştür. O halde, anılan istemin açıklanan ilkeler doğrultusunda irdelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle hüküm kurulması da yanlış olmuş, kararın davacı-birleşen davanın davalısı yararına bozulması gerekmiştir.4- Ayrıca, kabul şekli bakımından da portföy tazminatı bakımından kısmi dava edilen miktara dava, ıslah edilen tutara ise ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmiştir. Ancak, davacı-birleşen davanın davalısı tüm alacak kalemlerinin ödenmesi bakımından, davalı-karşı davacıya 16.05.2011 tarihli ihtarname keşide etmiş olup, anılan ihtarname değerlendirilmeden yazılı şekilde temerrüt tarihinin belirlenmesi de doğru görülmemiş, kararın davacı-birleşen davanın davalısı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL vekalet ücretinin herbir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.