MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2008/356-2013/93Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 08/05/2013 tarih ve 2008/356-2013/93 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalılardan şirket vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11/11/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ile davalılar vekili Av. H.. Ç.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, Bahçeşehir projesi kapsamında 293 ada, 3 parselde inşa edilen Bahçeşehir Kültür ve Ticaret (Galleria) Merkezi, 21 nolu bağımsız bölüm oyun salonları olarak davalılara kiraya verildiğini, ilk olarak 26.03.1999 tarihinde davalı gerçek kişiler ile kira sözleşmesi imzalandığını, bilahare sözleşmenin kiracıların kurduğu diğer davalı şirkete uyarlanarak 01.07.1999 tarihinde yeni sözleşme imzalandığını, ancak kira başlangıç tarihinin 26.03.1999 olarak kiracı tarafından taahhüt edildiğini, sözleşmenin 5. maddesine göre kira bedeli ve ciro payı ödemesinin 2 yıl sonra başlayacağını, ödemesiz dönemin 25.03.2001 tarihinde sona erdiğini, ancak kiracının 20.04.2001 tarihinde haksız olarak sona erdirip mecurun anahtarını davacı bankaya telsim ettiğini ileri sürerek, şimdilik kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zarar karşılığı 1.282.908.812.500 TL müsbet zararın ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, kiralayan sıfatının dava dışı ...Pazarlama Proje Yönetimi ve Servis A.Ş. olup, davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, davaya konu kira sözleşmesinde davalı gerçek kişilerin taraf olmadığını ve aleyhlerinde dava açılamayacağını, 26.03.1999 tarihli kira sözleşmesinin 18.06.1999 tarihli sözleşmenin yürürlüğe girmesi ile ortadan kalktığını, 26.03.1999 tarihli sözleşmeye dayanarak bir talepte bulunulamayacağını, ödemesiz dönemin 26.03.1999 tarihinde değil 18.06.1999 tarihinde sona erdiğini, kira sözleşmesinin müvekkili şirketin aşırı derecede zarara uğrattığını, müvekkilinin kusuru dışında gelişen olaylar nedeniyle işlem temelinin çöktüğünü, sözleşmenin uyarlanması yönündeki davalı şirket talebine cevap verilmemesi üzerine sözleşmeye konu yerin 20.04.2001 tarihinde tahliye edildiğini, davacının tazminat talep hakkı olmadığını, davacı tarafın tazminat talep hakkının olması halinde ise davacının iade etmeyerek nakde çevirdiği teminat mektubu bedeli ile müvekkilince yapılan zorunlu ve faydalı gideri bedellerinin takas- mahsubu gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar Dairemizce davacı yararına bozulmuş, bozmaya uyulmuş, davalı gerçek kişilerin kiracılık sıfatlarının kalmadığı, davacının teslim edilmeyen veya hasarlı teslim edilen dekorasyon teçhizat nedeniyle oluşan zarar bedeli isteminin kanıtlanamadığı,feshin düzenlendiği kira sözleşmesinin 18. maddesi bir bütün olarak ele alındığında feshin 10 yıllık sözleşme süresinin sonundan itibaren yapılabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, sözleşmenin 6. maddesindeki hükmün sözleşmenin feshi ile ilgili olmadığı, 10 yıllık kira süresinin sona ermesi halinde sözleşmenin nasıl uzatılacağına ilişkin bir düzeleme olduğu, feshi ihbarın koşullarının 18.madde de düzenlendiği, sözleşmenin 6 ve 18.maddelerinin birbirlerine atıfta bulunmadığı, sözleşmenin 10 yıllık kira dönemi içerisinde davalı tarafından 3 ay önceden ihbar edilmek koşulu ile her zaman feshedilebileceği,esasen fesih hakkı vermeyen 10 yıl gibi uzun süreli sözleşme imzalanmasının hayatın olağan akışına ve edim dengesine de aykırı düşeceği, bu nedenle davalının sözleşmenin 18/son maddesi gereği 10 yıllık sözleşme dönemi içerisinde herhangi bir dönemde fesih hakkı bulunduğu, davalı şirketin feshi ihbar öneline uymadan sözleşmeyi fesh ettiği, 2001 yılı Mart, Nisan, Mayıs ayları kira bedelinden sorumlu olacağı, gerekçesiyle davalılar Ülkü ve N. S...hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket hakkındaki davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ile davalılardan şirket vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin erken feshine dayalı tazminat istemine ilişkin olup,öncelikle belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulü kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK). Bu bağlamda, mahkemenin hem bozma kararına uyması, hem de sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz ve bu husus başlı başına bozma sebebi sayılır.Somut olayda, davanın reddine ilişkin verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce davacı yararına bozulmuş, bu kez taraf vekillerinin karar düzeltme itirazı üzerine Dairemiz bozma ilamının 2 nolu bendi ortadan kaldırılarak karar değişik gerekçe ile davacı yararına bir kez daha bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak olgusu, (davalı şirketin kira ödeme borcunun 26.03.2001 tarihinden sonra başlaması, davalının ancak 10. yılın bitiminden evvel 3 ay önceden fesih ihbarında bulunması halinde sözleşmenin 10. yılın sonunda sona ereceğinin kararlaştırılması gibi konularda) ihlal edilerek bozma ilamı içeriğine aykırı gerekçelerle benimsediği bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.Bu durumda, mahkemece, yukarıdaki yapılan açıklamalar ve uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında belirtilen ilkeler doğrultusunda uyuşmazlığın ele alınarak inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, usulü kazanılmış hakları bertaraf edici şekilde bu yönü ile yetersiz bilirkişi kurulu raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.2- Bozma neden ve şekline göre, davalılardan şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle,davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün,davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılardan şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı şirkete iadesine, 11/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.