Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17248 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9209 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/06/2013NUMARASI : 2013/272-2013/1320Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen verilen 13/06/2013 tarih ve 2013/272-2013/1320 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin 2005 yılında davalı sigorta şirketi nezdinde hayat sigortası yaptırdığını, sözleşme süresinin 1 yıl olduğunu, davaya konu hastalığın belirtilerinin poliçenin düzenlenmesinden sonra ortaya çıktığını, davalı tarafın davacının hastalığını bilmesine rağmen sözleşmenin yenilenmesine muvafakat ettiğini, müvekkilinin yeni dönem pirimi üzerinden ödeme yaptığını, müvekkilinin 01/10/2006 tarihinde rektal kanamalarının yoğunlaşması sonucunda acil olarak Medicana Hastanesine sevk edildiğini, tedavi masraflarının sigorta teminatı kapsamında olmasına rağmen müvekkili tarafından karşılandığını, ileri sürerek 3.300,00 TL maddi tazminatın ve 2.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, yetki itirazında bulunmuş ve yetkili mahkemenin Beyoğlu Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu ve davalının kendisince bilinen rahatsızlıklarını kasten müvekkilinden gizlediğini, davacının Grup Sağlık Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalandığını, özel şartlarda sigorta poliçesi tanziminden önce var olan hastalıklarla ilgili tedavilerin poliçe teminat kapsamı dışında olduğunu ayrıca mahkemece hüküm kurulması halinde tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki oran dairesinde tazminattan indirim yapılması gerektiğini savunarak, davanın usülden ve esastan reddini istemiştir.Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde sigorta ettirenin sigorta sözleşmesinin eki teklifnamede ciddi bir hastalık geçirilip geçirilmediği sorusuna "hayır" yanıtını verdiği, sözleşme devam ederken rahatsızlandığı, davalının sigorta ettirenin hastalığını riziko gerçekleştikten sonra öğrendiği ancak cayma hakkını kullanmadığı gerekçesiyle davacının yaptığı sağlık giderleri toplamı 3.244,00 TL'nin ödeme tarihi olan 06/10/2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; davacının manevi tazminat talebinin ise, TMK'nın 24.maddesi ve 818 sayılı BK'nın 47 ve 49. maddelerinde belirtilen yasal koşulların oluşmadığı gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, Grup Sağlık Sigortası Poliçesi'nden kaynaklanan sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece maddi tazminata ilişkin dava kabul edilmiş ise de; somut olayda sigorta ettiren, sigortalının Sigorta Teklifnamesi'nin Sağlık Beyanı Bölümündeki sağlığı ile ilgili bir sorunu bulunup bulunmadığı sorusuna "hayır" yanıtını vermiş; daha sonra, sözleşme devam ederken rahatsızlığı nedeniyle, Medicana Bahçelievler Hastanesine başvurmuş ve kendisine Ülser Kolit ve Gis kanaması teşhisi konmuştur. Davalı, sigorta ettirenin poliçe tanzimi sırasında mevcut olan rahatsızlığını gizlediğini ileri sürmüştür. Sigorta sözleşmesinin kurulmasında doğru bilgi verme yükümlülüğü ile ilgili TTK.nun 1290. maddesi hükmü mal sigortalarına ilişkin olmakla birlikte, yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile hayat sigortalarında da uygulanmakta olup, esasen bu yükümlülük Poliçe Genel Şartları'nda sözleşme hükmü haline getirilmiş bulunmaktadır. Davalı savunmasında, rizikonun gizlenen hastalığa bağlı olarak ortaya çıktığını, davacının doğru bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle talebe konu hastalığın sigorta teminatı kapsamı içinde olmadığını savunduğuna göre, mahkemece; davalının ileri sürdüğü kanıtlar arasında yer alan, sigortalının tedavi belgelerinin Nisa ve Amerikan hastanelerinden getirtilerek ve bunların ilişkin bulunduğu tarihler de gözetilerek, davacı sigortalının rizikonun meydana gelmesine neden olan hastalığının ne zaman ortaya çıktığı ve poliçe düzenlenmesinden önce var olup olmadığı hususlarında, aralarında tıp alanında uzman doktor bilirkişinin de bulunacağı bilirkişi kurulundan görüş sorularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.