Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17240 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9787 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : YOZGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/01/2014NUMARASI : 2012/588-2014/74Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30/01/2014 tarih ve 2012/588-2014/74 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava konusu meblağ 19.292 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirket temsilcilerinin yüksek faiz verileceği ve parasını istediği zaman geri alabileceği taahhüdünde bulunmaları üzerine müvekkilinin belge karşılığında davalılara 11.000 DM verdiğini, kısa bir süre sonra müvekkilinin parasını istediğini, ancak bu güne kadar kendisine ödeme yapılmadığını, davalıların izinsiz mevduat topladıklarını, müvekkili ile davalı şirketler arasında ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, davalıların müvekkilinin zararından sorumlu olduklarını ileri sürerek, 13.193 TL bedelin şimdilik 1.000 TL’nın temerrüt faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine ve geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının müvekkili davalı ... Holding A.Ş'nin ortaklar pay defterinde kayıtlı olup nominal bedeli 1 TL'den 22 adet hissesinin bulunduğunu, davacının diğer müvekkili şirketlerde herhangi bir ortaklığının bulunmadığını, dolayısıyla davalı ...Holding A.Ş. haricindeki diğer davalı şirketlere husumet yöneltilemeyeceğini, davacı ile müvekkili D.. U.. arasında hiçbir irtibat bulunmadığını, davacının iddialarının hiçbiri ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisinin bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddini istemiştirMahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taleple yapılan pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacının hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı, bu nedenle de davacının ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığını veya yanlış yönlendirildiğini kabule olanak bulunmadığı, ortaklığın pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, davacının pay senedi satın almak suretiyle davalı şirkete ortak olduğu, pay defteri ve hazirun cetvelinde yer alan kayıtların farklılık göstermediği, dosyada mevcut SPK raporlarının da tek başına davacının iddialarını ispata elverişli bulunmadığı, davaya konu hisse devir sözleşmesinden doğacak sorumluluk davalı şirkete ait olduğundan davalı D.. U.. yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğunun söz konusu olduğu gerekçesiyle, davanın davalı şirketler yönünden esastan, davalı D.. U.. yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK'nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar, mahkemece de bilirkişi raporu alındıktan sonra davacının pay senedi satın almak suretiyle davalı şirkete ortak olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, alınan bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda açıkça, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bilirkişinin kanaatlerine göre davacının davalı şirkete ortak olduğu yönündeki görüşlerinin benimsenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.Öte yandan, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U.. hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerekçeyle reddi de doğru değildir. Zira, 6762 Sayılı TTK'nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK'nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı D.. U..'ın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.