Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16472 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11754 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 12/04/2013NUMARASI : 2011/504-2013/102Taraflar arasında görülen davada Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/04/2013 tarih ve 2011/504-2013/102 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24/10/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı T.. P.. vekili Av. H.. K.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalıların, O.H. Giyim İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti'nin ortakları olduklarını, müvekkilinin, firma ortakları ile olan tanışıklığı nedeniyle kendilerine 16/03/2010 tarihinde içinde bulundukları nakdi sıkıntı nedeniyle 150.000 TL borç para verdiğini, davalıların, tüm mal varlıklarını elden çıkartarak şirketi fiilen tasfiye ettiklerini, ancak müvekkilinin borcunu ödemediklerini, bu nedenle Adana 10. İcra Müdürlüğü'nün 2011/2099 esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalı Armağan’ın şirket hakkında tasfiye davası açarak şirketi acz haline düşürdüğünü, müvekkilinin alacağının tahsilini engellediklerini ileri sürerek, 150.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı A. Ö. vekili, havalenin ödeme vasıtası olduğunu, davacının havalenin borca ilişkin olduğuna dair yazılı bir belgesinin olmadığını, şirketin müvekkilinden hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını, müvekkilinin şirket yönetiminde kusurlu davranmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dekontta gönderilen paranın borç için verildiğine dair herhangi bir kayıt içermediği, dolayısıyla banka havalesiyle yapılan ödemelerin mevcut bir borcun ödenmesi anlamında olduğunu kabul etmek gerektiğinden, davacının ancak bunun aksini yazılı delille ispatlaması halinde iddiasını kanıtlamış olduğunun kabul edileceği, olayda ise; davacının havaleye konu parayı borç olarak gönderdiği konusunda herhangi bir yazılı delilin söz konusu olmadığı, davacının, davalıların ortak olduğu dava dışı O. H. Giyim Şirketi'nden alacaklı olduğunu yasal delillerle kanıtlanamadığı, her ne kadar davacının şirket aleyhinde başlattığı Adana 10. İcra Müdürlüğü'nün 2011/2099 sayılı takip dosyası itiraz edilmediğinden kesinleşmiş ise de, bu durumun sadece takip hukuku açısından şirketi ilgilendireceği, bunun yanında davacı EFT ile dava dışı şirkete gönderdiği 150.000,00 TL'yi şirket ortağı ve yöneticisi olan davalılardan talep edebileceği konusundaki iddiasını da kanıtlayamadığı, şirketin borçlarından dolayı ortaklarının sorumluluğunun söz konusu olmadığı, şirkete gönderilen paranın daha sonra bir ortağa geçmiş bulunmasının, gönderene karşı o ortağın sorumlu olmasını gerektirmeyeceği, 6762 sayılı TTK'nın 556. maddenin yollamasıyla 336.maddesindeki yöneticilerin sorumluluk hallerinin varlığının kanıtlanamadığı, ortaklardan birinin şirketin fesih ve tasfiyesi konusunda dava açmış olması yada diğer ortağı kötü yönetim konusunda itham etmiş olmasının şirketin borçlarından dolayı ortakların sorumluluğunu gerektirmeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, limited şirket müdürleri hakkında açılan, yöneticilerin sorumluluğu hukuki nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıların ortağı oldukları dava dışı limited şirkete borç verildiği, buna karşın söz konusu paranın davacıya ödenmediği, davalıların borçlu şirketin içini boşaltmak suretiyle, davacı tarafından verilen borcun ödenmesine engel oldukları iddiası ile mevcut davayı açmış, mahkemece yukarıda değinilen gerekçeyle davanın reddi yönünde hüküm kurulmuştur. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanun'un 309. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 336'ncı maddesi gereğince, şirket alacaklılarının şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Buna karşın söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti önem arzetmektedir. Bu kapsamda, şirket alacaklısı konumunda olan üçüncü şahısların sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali; üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda alacaklı konumundaki üçüncü şahısların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür. Somut olayda davacı taraf dava dışı şirkete borç para verdiğini, bu paranın dava dışı şirket tarafından ödenmediğini, davalıların eylemlerinin dava dışı şirketin içini boşaltmak suretiyle davacıyı zarara uğratmak şeklinde gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda söz konusu iddia doğrudan zarar kavramı içinde değerlendirilecek olup, açıklandığı üzere alacaklılar tarafından şirket yöneticileri hakkında doğrudan zarar iddiası ile açılan davalarda talep edilen tazminatın şirkete değil ancak alacaklının kendisine istenmesi mümkündür. Yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya tekrar dönüldüğünde, davacının doğrudan zararının tahsili amacıyla davalılar hakkında sorumluluk davası açtığı ve zarar iddiasının verilen borcun geri ödenmemesi iddiasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, dava dosyası içerisinde örneği bulunan ödeme dekontunda yazılı açıklamaların, davacının dava dışı şirkete borç verdiği yönünde değil, fakat bir borcun itfasına yönelik olduğu şeklinde isabetli değerlendirmelerde bulunulmuşsa da; esasen davacı tarafın eldeki davadan önce dava dışı şirket hakkında icra takibinde bulunduğu, söz konusu icra takibinin kesinleştiği, yapılan araştırmaya göre borçlu şirketin herhangi bir mal varlığına rastlanılmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle eldeki davanın konusu, dava dışı şirket hakkında başlatılan icra takibinin semeresiz kalması sebebiyle davalıların borçlu şirketin içini boşaltmış oldukları olgusuna dayanmaktadır. Ancak mahkemece davacının değinilen yöndeki iddiaları üzerinde durularak bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi eldeki dava, açıklanan şekilde ele alınıp değerlendirilmiş de değildir. O halde mahkemece, eldeki davanın doğrudan zarar iddiasından kaynaklanan sorumluluk davasına ilişkin olduğu göz önünde bulundurulmak, davalıların eylemlerinin, ortağı ve müdürü oldukları şirketin, davacıya olan borcunun ödenmemesi için şirketin acz haline düşürülmesi niteliğinde olup olmadığı belirlenmek suretiyle sonuca gidilmek gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.