Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16061 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9109 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 23/12/2013NUMARASI : 2012/9-2013/346Taraflar arasında görülen davada İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23.12.2013 tarih ve 2012/9-2013/346 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından tek taraflı olarak 14.08.2006 tarihinde feshedildiğini, davalının acentelik süresi içinde müvekkili şirkete 199.135,04 TL borcu olduğunu ileri sürerek, 199.135,04 TL'nin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, 2006 yılında Mayıs ayında taraflar arasında yaşanan anlaşmazlıklar üzerine, davacı tarafça poliçe düzenleme ekranının kapatıldığını ve poliçe düzenlediği müşterilere yazı gönderilerek poliçe pirimlerinin direkt kendilerine ödenmesi istendiğini, bu yazılar üzerine müşterilerin ya poliçelerini iptal ettirdiğini ya da ödemeyi davacıya yaptığını, verdiği teminat mektubunun nakte çevrildiğini ve ipoteğin paraya çevrilmesiyle tahsilat yapıldığını, acentelik sözleşmesinin 18. maddesine göre, tahsil ettiği primleri en geç bir hafta içinde davacıya intikal ettirmesi gerektiğinden, davacıya bir haftalık tahsilattan fazla borcunun olmasının da mümkün olmadığını, Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2007/98 Esas nolu dosyasındaki gerekçeli karar ile alınan bilirkişi raporunun kendisini haklı bulduğunu, davacıya borcu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, nakdi teminat ve gayrimenkul ipotek bedeli düşüldükten sonra dava tarihine kadar davalı acentenin 199.135,04 TL pirim borcu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 199.135,04 TL'nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı temyiz etmiştir.Dava, sigorta şirketinin acenteden olan alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Ancak, mahkemece bir kök iki ek bilirkişi raporu alınmış ise de, alınan raporlar davalının 20.12.2013 tarihli ek bilirkişi raporuna karşı itirazlarını karşılar nitelikte olmayıp, yeni bir bilirkişi raporu alınmadığı gibi, mahkeme kararı gerekçesinde de davalının bu itirazlarına neden itibar edilmediği açıklanıp gösterilmemiştir. Davacı vekili acentelik sözleşmesinin 14.08.2006 tarihinde tek taraflı olarak feshedildiğini, davalı acentenin 199.135,00 TL borcu olduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise, sözleşmenin feshinden önceMayıs 2006 tarihinde poliçe düzenleme ekranının kapatıldığını, davacı tarafca müşterilere yazı yazılarak poliçe bedellerinin kendilerine ödenmesi aksi takdirde poliçelerin fesih edileceğinin bildirildiğini, bu yazılar üzerine müşterilerin ya poliçelerini iptal ettiklerini ya da pirimlerini davacıya ödediklerini, 04.08.2006 tarihli mutabakat zaptı ile iptal olunan poliçe tutarlarının görüldüğünü, davacı tarafça teminat mektubunun nakte çevrildiğini, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla tahsilat yapıldığını, aynı konuda Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2007/98 Esas nolu dosyasındaki gerekçeli karar ve alınan bilirkişi raporunda da kendisinin haklı bulunduğunu belirterek, cevap dilekçesine ekli olarak 6 adet belge sunmuş olup, bu belgeler mahkeme kasasına alınmış ise de dosyada suretleri bulunmadığı gibi, bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında da değerlendirmeye alınmamıştır. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin 20. maddesindeki davacının kayıt ve defterlerinin geçerli ve kesin delil olacağına dair hüküm HMK'nın 193. maddesine göre geçerli ise de, değinilen bu defter ve kayıtların dava tarihinde yürürlükte olan mülga 6762 sayılı TTK'nın 66. maddesinde sayılan tüm defterleri kapsadığının kabulü gerekmektedir. Oysa bilirkişi tarafından davacı sigorta şirketine ait sadece yevmiye ve envanter defteri ile ekstreler üzerinden inceleme yapılmıştır. Davalı işlemlerinin işlendiği muavin defteri, düzenlenen poliçelerin ve prim tahsilatının kaydedildiği rejisto defteri ve iptal edilen poliçelerin işlenmediği rejisto bordoları da incelenerek davalının sorumlu olduğu prim borcu miktarı kesin olarak saptanmadan eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru değildir. Bu durumda, davacı sigorta şirketinin yukarıda izah edilen defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak, davacının iddiasını, davalının cevap ve 20.12.2013 tarihli rapora itirazlarını karşılar, ceza dosyasından verilen karar ve alınan bilirkişi raporunu da gözetir şekilde, davalının davacıya ödemesi gerekir prim borcu bulunup bulunmadığı hususunda denetime elverişli yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğinden kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.