MAHKEMESİ : YOZGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/07/2013NUMARASI : 2013/72-2013/554Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04.07.2013 tarih ve 2013/72-2013/554 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24.01.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. D. S. ile davalılar vekili Av. S.. Y.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkillinden yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile (46.936) Euro tahsil edildiğini, daha sonra müvekkiline bu paranın geri ödenmesinin mümkün olmadığının bildirildiğini, davalıların Bankacılık Kanunu'na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK'na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiklerini, bu konuda davalı D.. U.. ve diğer yöneticiler hakkında verilen ceza kararının kesinleştiğini, şirket defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığını ve bu konuda da anılan yöneticiler hakkında mahkumiyet kararı verilip kesinleştiğini ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirketle ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitini, şimdilik (46.936) Euro karşılığı (81.889,24) TL'nin temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, 6100 sayılı HMK'nın 324. maddesi uyarınca bilirkişi masrafının delil ikamesi avansı niteliğinde bulunduğu, delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması haline dayanılan o delilden vazgeçilmiş sayılacağı, aynı Kanun'un 325. maddesinin üzerinde serbestçe tasarruf edilemeyen dava ve işlerde uygulanabileceği, davacının verilen süre içerisinde delil ikamesi avansını yatırmadığı, dosyadaki diğer delillerin de ortaklık ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığını tespite elverişli bulunmadığı, bu haliyle davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemlerine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, davacının verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretini yatırmadığı, dosyadaki diğer delillerin de ortaklık ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığını tespite elverişli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmının belirlenmesi ise hakime bırakılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nın 163. (HMK 94. md.) maddesine göre hakimin belirlediği süreler kural olarak kesin değildir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin süre verilmesinin temel amacı, tarafların davayı uzatıcı ve hükmü geciktirici tutum ve davranışlarını önlemektir. Hak kaybına yol açmak gibi ağır hukuki sonuçlar doğuran kesin süre kurumunun hakim tarafından dikkatli, duyarlı bir şekilde kullanılması gereklidir. (HGK'nın 28.04.2010 gün, 2010/2-221/241 E.K.)Somut olayda; mahkemece, 25.04.2013 tarihli oturumda, davacı tarafın bilirkişi ücretini bir aylık kesin sürede yatırmasına karar verilerek duruşma 04.07.2013 gününe ertelenmiş, davacı taraf kesin süreden sonra fakat sonraki duruşma tarihinden önce 10.06.2013 tarihinde bilirkişi ücretini yatırmıştır. Bu durumda, bilirkişi ücretinin kesin süreden sonra yatırılmasının yargılamayı uzatmadığı apaçık ortada olduğundan mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.