Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15737 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13716 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2012NUMARASI : 2012/35-2012/385Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/12/2012 tarih ve 2012/35-2012/385 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.10.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asıl davada davacı ve birleşen davada davacı vekili Av. B.K.dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Asıl davada Z. E.vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin 30.01.2011 tarihli şirket genel kurulu toplantı davetiyesinde gündem maddesi olarak şirket ana sözleşmesinin 6.maddesinin değiştirilmesinin görüşülmesi olarak belirtildiğini, şirketin ana sözleşmesinin 6. maddesinin, şirketin sermayesinin miktarını 7. maddesinin ise sermaye artırımını düzenlenmekte olduğunu, 7. maddenin değiştirilmesinin gündemde yer almamasına rağmen yasa ve ana sözleşmeye aykırı olarak sermaye artırımı yoluna gidildiğini, eksik bilgilendirme nedeni ile müvekkilinin toplantıya katılamadığını ileri sürerek davalı şirketin 30.01.2011 tarihli genel kurulunda sermaye artırımına ilişkin alınan kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davacıya gönderilen çağrı davetiyesinde Şirket ana sözleşmesinin 6. maddesinin görüşülmesinin yapılacağının belirtildiğini, bunun anlamının sermayenin artırılacağı anlamı taşıdığnı savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İşbu dava ile birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/119 esas sayılı dosyasında davacı Y.G. vekili, aynı nedenlere dayalı olarak davalı şirketin 30.01.2011 tarihli genel kurulunda sermaye artırımına ilişkin alınan kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacıların iptalini istedikleri genel kurul toplantısına katılmadıkları TTK’un 381. maddesine göre genel kurula katılıp, karara muhalif kaldığına ilişkin şerhi tutanağa işletmek gerektiğinden buna riayet etmeden açılan iş bu davanın reddi gerektiği, ancak davacıların gündemde yer almayan bir hususun görüşüldüğü ve bu nedenle de genel kurulun kendilerine usulünce tebliğ edilmediğini savunmaları karşısında, işin esasına girilerek bu hususların incelendiği, ana sözleşmenin 6. maddesinde esas sermaye miktarı gösterilmekte, 7. maddesinde ise esas sermayenin değiştirilmesi ile ilgili usullerin yer aldığı, genel kurulda alınan kararların yasaya aykırı olmadığı gibi ana sözleşmenin 7. maddesindeki usullere de bir aykırılık söz konusu olmadığı, dava dilekçesinde bildirilen 07.04.2011 tarihli ihtarın sermaye artırımına engelleyici bir yönü olmadığı, davacı payının diğer paydaşlar karşısında oransal azalması, sermaye artırımına iştirak etmemesi nedeniyle olduğu, öte yandan, sermaye artırımına giden davalı şirketin, ödenmemiş sermayesinin bulunduğu, anılan sermayenin miktarının şirket sermayesinin yaklaşık binde birine tekabül ettiği, TTK'un 391/1 hükmünün 409. madde hükmü ile birlikte değerlendirilmesi sonucu ana sermayeye göre önemsiz sayılabilecek tutardaki sermayelerin ödenmemiş olmasının sermaye artırımına engel olmaması gerektiği, yeni TTK'un 456 /1 maddesinde bu konuda esneklik getirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, davacı ortaklar tarafından açılan davalı şirketin 30.01.2011 tarihli genel kurulunda sermaye artırımına ilişkin alınan kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu diğer gerekçeler yanında ana sermayeye göre önemsiz sayılabilecek tutardaki sermayelerin ödenmemiş olmasının sermaye artırımına engel olmaması gerektiği, yeni TTK'un 456 /1 maddesinde bu konuda da esneklik getirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Öncelikle iptali istenen genel kurul 30.01.2011 tarihinde yapıldığından, işbu genel kurul kararının iptali davasının mülga 6762 sayılı TTK hükümleri uygulanmak suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir. Yeni paylar ve pay senetleri çıkarılması suretiyle dış kaynaklardan esas sermaye artırımı mülga 6762 sayılı TTK.nun 391-395.maddelerinde düzenlenmiştir. Dış kaynaklardan sermaye artırımı için ön şart, evvelce ortaklığa konulması taahhüt edilmiş olan sermaye paylarının ortaklığa tamamen ödenmiş olmasıdır. (TTK.391.m.). Bu şart sadece dava konusu olayda olduğu gibi yeni paylar ve pay senedi çıkarılarak dış kaynaklardan esas sermaye artırımında sözkonusu olup, ortaklığın kendi kaynaklarından esas sermaye artırımında aranmaz. Şartın kanunda yer almasının nedeni, sermayeye ihtiyacı olan anonim ortaklığın, sermaye artırımına gitmeden önce pay sahiplerinde kalan katılma taahhüdü alacağını alarak sermaye ihtiyacını karşılama olanağına sahip bulunduğu düşüncesi ve ayrıca ne zaman talep edileceği ve ödenmesi belli olmayan arka arkaya taahhütler yolu ile sermaye artırımının kötüye kullanılmasının önlenmek istenmesidir. Söz konusu şart sırf nakti sermaye taahhüdü ile ilgili olmayıp ortaklığa konulması taahhüt edilen diğer ayın, hak ve alacaklarıda kapsar. Eski katılma taahhütlerinin tamamen ödenmiş olması şartına uyulmamasının hukuki sonucu, alınan sermaye artırım kararı dahil tüm artırım işlemlerinin mutlak olarak hükümsüz olmasıdır.(TTK.392/II). Artırımkararından sonra eski katılma taahhütleri tamamen ödenmiş olsa bile, kararın hükümsüzlüğünün ıslahı mümkün değildir. Bu itibarla menfaatini ispat edebilen herhangi bir ilgili artırım kararının mutlak hükümsüzlüğünün tesbitini mahkemeden isteyebilir. Bu takdirde sermaye artırımı geçmişe etkili olarak hiçbir hüküm doğurmaz. Böyle bir nedene dayalı olarak açılacak davada da, TTK.nın 381.maddesinde düzenlenen genel kurula katılmak ve alınan karara muhalif kalıp bu keyfiyetin tutanağa geçirilmesine gerek yoktur. Dava konusu olayda, şirketin 31.12.2010 tarihli bilançosuna göre sermayesi 42.550.000 TL olup, bu sermaye dava konusu 30.01.2011 tarihli genel kurul ile 5.000.000. TL daha artırılarak 47.950.000 TL’na çıkarılmıştır. Şirketin ödenmemiş sermaye miktarı ise 40.830 TL dir. Bu durumda mahkemece şirketin ödenmemiş sermayesi bulunduğu halde yapılan sermaye artışı kararı mutlak butlanla malul olduğundan, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılar'a verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.