MAHKEMESİ : İSTANBUL(KAPATILAN) 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 27/03/2013NUMARASI : 2011/39-2013/74Taraflar arasında görülen davada Istanbul (Kapatılan) 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27.03.2013 tarih ve 2011/39-2013/74 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.10.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. S.. M.. ile davalı vekili Av. M.S. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili aleyhine çeke dayalı olarak başlattığı icra takibi sonucu müvekkilinin ferileriyle birlikte 21.123,56 TL olan dosya borcunu ihtirazı kayıtla ödemek zorunda kaldığını, müvekkili şirket yetkililerinin ödeme emrinin kendilerine tebliğinden sonra böyle bir çek keşide edildiğini öğrendiğini, şirket kayıtları incelendiğinde müvekkili şirketin işbu takibe konu olan çeke ilişkin davalı şirketten herhangi bir mal alışının olmadığının görüldüğünü ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığı halde haksız yere ödemek zorunda kaldığı toplam 21.123,56 TL'nin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile % 40 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin K. H.. .K. ile olan ticari ilişkisinden dolayı 15.688,00 TL alacaklı olduğunu, müvekkili şirkete bu alacağına karşılık ödeme yerine kaim olmak üzere aynı zamanda davacı şirketin imzaya yetkili müdürü olan Y. K.'nın imzası ile davacı şirketin çeki verildiğini, davacının istirdat sebebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre dava dışı Y.K. çekin keşide tarihi olan 05.05.2006 tarihi itibarıyla davacı şirketi temsile yetkili olmayıp davalı şirket, ticari ilişkiye girilmemiş olan bir şirketi temsilen keşide edilen çekin, gerçekten de davacı/keşideci şirketi temsile yetkili kişi tarafından keşide edilip edilmediğini denetleme yükümlülüğü altında bulunduğu, eldeki davada yetkisiz temsilcinin keşide ettiği bir çek söz konusu olduğundan davacı şirketin dava konusu çek nedeniyle sorumlu olmadığı, anılan çek nedeniyle sorumluluğun yetkisiz temsilci niteliğindeki dava dışı Y.K.'ya ait bulunduğu, davacı tarafça icra dosyasına yapılan ödeme karşısında davalı taraf, geçerli bir sebep bulunmaksızın davacı yan aleyhine zenginleştiğinden BK'nın 61. maddesi hükmü uyarınca esasen davalı şirketin bir kusurunun bulunup bulunmamasının önem arz etmediği, icra dosyasına yatan miktar üzerinden davanın kısmen kabulü gerektiği sonucuna varılarak, 20.985,56 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınmasına, fazlaya ilişkin talep ile kötü niyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, davalı tarafından yapılan icra takibi nedeniyle davacı tarafından ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.Davalı şirket tarafından 05.05.2006 keşide tarihli, 15.688,00 TL bedelli çek için davacı aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip sonucu davacı şirket tarafından takibe konu borcun ödendiği anlaşılmıştır.Takip borçlusu K. Ltd.Şti, takibe konu çekten dolayı takip alacaklısı olan K. A.Ş.'ye karşı gerçekte bir borcunun olmadığını, takibe konu çeke ilişkin olarak davalı şirketten herhangi bir mal alışverişinde bulunmadığını ileri sürerek açtığı işbu davada, icra takibi sırasında ödediği miktarın istirdadını istemiştir. Takibe konu çek incelendiğinde, muhatap bankanın Ş.Kırşehir Şubesi olduğu, çek lehdarının K. A.Ş., keşidecinin ise K. K.Dök. San.Ltd.Şti olduğu görülmüştür.Davacı K.Ltd.Şti vekili tarafından dosyaya sunulan 26.11.2007 tarihli yazılı beyanda, çekte imzası bulunan Y.K.'nın şirketin münferit yetkilisi olduğu, ancak diğer münferit yetkili ile aynı şehirde bulunmadığı, çek karnesinin Y.K.'da bulunması nedeniyle bu şahsın dilediği gibi işlem yapabildiğini ancak şirketin çek karnesiyle kendi borçlarını ödeyemeyeceğini bildirmiştir. Davaya konu çekin keşide tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun Ticari Mümessillere ilişkin düzenlemeleri içeren 449. maddesinde ticari mümessilin, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimse olduğu, 450. maddede, ticari mümessilin, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı, müessese sahibi hesabına kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun namına müessesenin gayesine dahil olan bilümum tasarrufları yapmak salahiyetini haiz sayıldığı belirtilmiş; ticari vekillere ilişkin 453. maddede ise ticari vekilin, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimse olduğu, ticari vekilin kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemeyeceği, kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamayacağı belirtilmiştir.Somut olayda, davaya konu çeki keşide eden Y. K.'nın davacı şirketin ortağı olup, yetkili temsilcisi olmadığı anlaşılmış ise de davacı vekilinin 26.11.2007 tarihli yazılı beyanı ve davacı şirket adına basılı çek karnesinin Y. K.'ya teslim edilmiş olması hususları karşısında, bu şahsın yukarıda bahsedilen yasal düzenlemeler uyarınca davacı şirketin ticari mümessili veya ticari vekili olarak kabul edilip edilmeyeceği ile şirket adına çek keşide etme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması, yapılacak araştırma sonucu Yüksel Kayalı'nın davacı şirket adına çek keşide etme yetkisinin bulunduğu sonucuna varıldığında, bu çekten dolayı davacının üçüncü kişilere karşı sorumlu olup, temsilcisinin temsil yetkisini kötüye kullanarak yaptığı işlemlerden dolayı uğradığı zararı iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceği, ancak kendi temsilcisine bunu rücu edebileceği hususları da göz önüne alınarak, tüm bu konularda yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.