Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14814 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7083 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANTALYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 25/02/2014NUMARASI : 2013/249-2014/74Taraflar arasında görülen davada Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 25/02/2014 tarih ve 2013/249-2014/74 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 19.292 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun'la değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalının S. Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti'nin ortakları olduğunu, şirketin vergi borcundan dolayı davalının ödemesi gereken 15.699,01 TL'yi müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek 15.699,01 TL alacağın 07.11.2005 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, yetki, iş bölümü ve zaman aşımı itirazında bulunarak, müvekkilinin dava konusu şirketteki hissesinin tümünü 12.11.1999 tarihinde tüm hak ve borçları ile birlikte E. U.'a devrettiğini, müvekkilinin şirketin ortağı olduğu dönemde şirketin herhangi bir vergi borcu bulunmadığını, vergi borcundan dolayı sorumluluğun tüzel kişiliğe ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve dosya kapsamına göre; Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı Kalekapı Vergi Dairesi Müdürlüğü'nce yazılan cevabi yazıda, 31.12.2001 tarihinde S. Sigorta Aracılık Hiz. Ltd. Şti.'nin mükellefiyetinin sona erdiği, bu nedenle borcun tahsil edildiği 2005 yılı itibariyle şirket ve malvarlığından bahsedilemeyeceği, bahsi geçen şirketinin 18.11.1993 tarihinde kurulduğu 10 yıllık süresinin bitmesi nedeniyle münfesih olduğu, bu durumun 29.07.2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde ilan edilerek şirket kaydının resen terkin edildiği davacının hissesini davalıya devrettiği, davacının ödediği bedelin rucüen tahsilini isteyebileceği gerekçesiyle 15.699,01 TL'nin 7.11.2005 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Dava, limited şirketin kamu borcunu ödeyen ortağın payına düşen kısmı aşan miktarı diğer ortaktan payı oranında tahsili istemine ilişkindir.Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler.Ancak, sınırlı sorumluluk ilkesinin, TTK'nın 532. maddesinde düzenlenen açığı kapama yükümlülüğü, TTK'nın 531. maddesinde hüküm altına alınan selef sıfatıyla sorumluluk gibi istisnaları da mevcuttur. Bu istisnalardan biri de kamu borçlarından dolayı sorumluluk halidir. Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un 4369 sayılı Yasa ile değişik 35. maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu kanunun hükmüne göre takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Sorumluluk, sermaye payı oranıyla sınırlıdır. Fakat, bahse konu borcun doğabilmesinin ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır. Başka bir anlatımla, amme borcunun muhatabı şirketten tahsili yoluna gidilmesine rağmen, bunun tahsilinin mümkün olmaması halinde ortakların sorumluluğu söz konusu olur.Uyuşmazlık konusu olayda, tarafların ortak olduğu limited şirketin 10 yıllık süresi sonunda münfesih olup 31.12.2001 tarihi itibariyle mükellefiyetinin sona ermesi nedeniyle borcun tahsili için şirket tüzel kişiliğine gidilemediği, bu nedenle şirket müdürü olan davacıdan 1996-1997-1998 yıllarına ait vergi borcuna binaen 15.699,01 TL'nin tahsil edildiği, davalının dava dışı limited şirketde 24.06.1999-12.07.1999 tarihleri arasında 34 hissesinin bulunduğu, davalının ortaklığı devralırken tüm borç ve alacaklarıyla devraldığı sabit olmakla birlikte, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca yapılan ödeme nedeniyle davalıya ancak hissesi oranında rucü edilebileceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.3- BK'nın 101. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur. Bir alacağa temerrüt faizi yürütülebilmesi için o alacağın muaccel hale gelmesi yeterli olmayıp, aynı zamanda borçlunun temerrüde düşürülmesi de gereklidir. Temerrüt, müttefikan tayin edilmiş açık ve belli bir vade yoksa alacaklının yöntemine uygun ihtarnamesi ile gerçekleşir. İhtarda alacak miktarı açıkça gösterilmeli ve borcun ödenmesi de talep edilmelidir. Somut olayda davalı aleyhine başlatılan icra takibi öncesinde davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir belge bulunmamasına karşın davacı yararına hükmedilen miktar yönünden icra takip tarihi yerine ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi de isabetsiz olup, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz eden davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 29/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.