Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14429 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6792 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) 33. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 10/10/2013NUMARASI : 2011/369-2013/244Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 33. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/10/2013 tarih ve 2011/369-2013/244 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı asil tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı asil, davalı tarafından aleyhine yürütülen icra takibinin yetkili icra dairesinde başlatılmadığını, yetkili icra dairesinin Uşak İcra Daireleri olması nedeniyle öncelikle yetki yönünden takibin yasal olmadığını, daha önce davalı şirketin Gediz acentesi olduğunu, kendisinden acente olması sırasında açığa imzalı boş bono aldıklarını, acenteliği sona erince bononun iadesini istemesine rağmen davalı tarafından iade edilmediği gibi, üzerinin doldurularak takibe konulduğunu, aleyhine yürütülen takibe ayrıca itiraz da ettiğini, takibe konu bono nedeniyle herhangi bir borcunun bulunmadığını ileri sürerek, davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline ve davacının %40'dan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini ve davacı aleyhine %40'dan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar davacı tarafça daha önce acentesi olduğu davalı şirkete teminat olarak verilen imzalı boş senet niteliğindeki bononun acentenin devrinden sonra kendisine iade edilmediği belirtilerek takip konusu yapılan bu senet ile borçlu olmadığının tespiti ve takibin iptali istenilmiş ise de, davacının davalı ile olan acentelik ilişkisinin 3. bir şirkete devir edilerek sona erdiği, bu devir protokolü uyarınca, davacı ile davalı arasında önceden geçerli olan acente sözleşmesi hükümleri kapsamında devirden sonra da 2 yıl süre ile acentenin borçlarından dolayı sorumluluğunun devam ettiği, davalı tarafça yapılan incelemede devir alan şirketin davalı adına kestiği bir kısım fatura bedellerini davalıya göndermeyip acente bünyesinde tuttuğu, yine bir kısım demirbaşları fesih sonrası iade etmediği, borca mahsuben verilen bir kısım çeklerin de karşılığının bulunmadığının tespit edildiği, bu nedenle takip tarihi itibariyle davalı şirketin devir alan dava dışı şirketten 61.279,58 TL alacaklı bulunduğu, teminat senedi niteliğindeki dava konusu 16.000 USD bedelli senedin ise bu alacak miktarının altında kalmakla davalının söz konusu senedi takip konusu yapmakta haklı bulunduğu gerekçesiyle, davacının menfi tespit ve iptale yönelik davasının reddine, dava reddedilmekle birlikte dava nedeniyle takibin tedbiren durdurulmadığı anlaşıldığından, davalı tarafın davacı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesine yönelik talebinin de reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı asil temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması, davanın itirazın iptali davası olmayıp, menfi tespit davası olması ve davalının yetki itirazında bulunmamış olmasına göre, davacının yetki itirazı ile aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesi uyarınca teminat olarak verildiği iddia edilen senedin icra takibine konulması nedeniyle bu senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında münakit 10.09.2005 tarihli acentelik sözleşmesinin 43. maddesinde çıkacak ihtilaflarda davalının defter ve kayıtlarının geçerli ve kesin delil teşkil edeceği, davalı şirketin, defter kayıtları uyarınca davacıdan takip ve dava tarihi itibariyle 61.279,58 TL alacaklı olup, davalının bu alacağının tahsilini teminen senedi takibe koymasında yasa, sözleşme ve objektif iyiniyet kurallarına aykırılık bulunmadığının belirtildiği, davacı tarafın da bilirkişi raporuna itirazında dosyada mevcut iddia ve beyanları ile bu iddialarını destekler mahiyetteki delil ve belgelerinin özellikle de malzemelerin teslimine ilişkin tutanaklar ile diğer ilgili tutanaklar, çekler, hakedişler, bu kapsamda keşide edilen ihtarnameler, delil olarak sunulan icra dosyaları ve dava dosyası kapsamları incelenmeksizin rapor düzenlendiği belirtilmek suretiyle bilirkişi raporuna yönelik somut ve ciddi itirazlarda bulunduğunun anlaşılması karşısında, mahkemece davacının rapora yönelik işbu itirazlarının ve dayanılan belgelerin iddia edildiği üzere borcu söndürücü nitelikte bulunup bulunmadığının değerlendirilip, gerekirse bu itirazları karşılayacak şekilde ek rapor ya da farklı bir bilirkişi heyetinden yeni bir bilirkişi raporu alınmak ve sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacı asile iadesine, 24/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.