MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 29/12/2011 tarih ve 2010/1955-2011/2737 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davacı şirketin davalının maliki olduğu ...'nde faaliyet gösteren ...nin mağazalarını "işyerim güvende sigorta poliçesi" ile sigortaladığını, sigortalının işyerine 19.02.2009 tarihinde AVM.'nin akvaryumunun deposundan taşan suyun hasar verdiğini, 5.245,77 TL hasar bedelinin 08.04.2009 tarihinde sigortalıya ödendiğini ileri sürerek, 5.245,77 TL'nin ödeme tarihi olan 08.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, zamanaşımı def'inde bulunmuş; esastan da davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı şirketin ...'nin maliki olduğu ve bu nedenle dava dışı sigortalı şirket tarafından kiralanan işyerinde akvaryumdaki taşan suların verdiği hasardan sorumlu olacağı, davacı ... şirketinin bilirkişi raporunda belirlenen 5.204,88 TL hasar bedelini halefiyet hükümlerine göre alışveriş merkezinin maliki olan davalı şirketten rücuan talep edebileceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 5.204,88 TL'nin 08.04.2009 ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, iş yeri sigorta poliçesine dayalı TTK'nun 1301. maddesi gereğince açılan hasar bedelinin rücuen tazmini talebine ilişkin olup, mahkemece davacı ... şirketinin faili ... 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 15/07/2010 tarihli 2010/233 Esas, 2010/1709 Karar sayılı davanın husumet nedeniyle reddine ilişkin kararı ile öğrendiği ve zamanaşımının bu tarihten itibaren başlaması gerektiği gerekçesiyle davalının zamanaşımı def'inin reddine karar verilmiştir. Ancak, 17.01.1972 tarihli Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1970/2 Esas 1972/1 sayılı Kararına göre, sigorta tazminatını ödeyen sigortacının zarara sebebiyet veren aleyhinde sigorta ettirenin halefi sıfatıyla açacağı davanın zamanaşımı sigorta ettirenin aynı şahıs aleyhinde açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacaktır. Böylece, halefen davayı açan ile davalı arasında bir hukuki ilişki bulunmadığından davalının zamanaşımı de'fi incelenirken de selef ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 58. maddesinde gösterilen bina ve yapı eserleri malikinin sorumluluğuna ilişkin talepler hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesi gereğince bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bir yıllık süre zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmesinden itibaren başlayacaktır. Somut olayda, davacı ... şirketi bu davayı zarar görene halefen açtığından yukarıda bahsedilen İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince sigortacının selefi olan ... bu davayı hangi tarihe kadar açabilecek idiyse davacı da bu tarihe kadar davayı açabilecektir. Bunun yanı sıra dosyaya ibraz edilen delillerden anlaşılacağı üzere selef ... ile malikten bu yeri kiralayan ...arasında mağaza işletme sözleşmesi yapılmış olup davalı vekili bu sözleşmenin alt kira sözleşmesi olduğunu savunmaktadır. Taraflar arasında alt kira sözleşmesi bulunduğunun kabulü halinde ise 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126/1. maddesi gereğince dava beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Bu durumda, mahkemece belirtilen bu hükümler değerlendirilmeksizin iş bu davayı halefen açan sigorta şirketinin zarar sorumlusunu öğrendiği tarihin zamanaşımı başlangıç tarihi olarak kabul etmek suretiyle zamanaşımı definin reddi doğru olmamış, kararın bu hükümler değerlendirilerek bir karar verilmek üzere davalı yararına bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/01/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.