Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14366 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12025 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2013NUMARASI : 2009/623-2013/109Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/04/2013 tarih ve 2009/623-2013/109 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 23/09/2014 günü hazır bulunan davacı-karşı davalılardan asil C.. N.., davacı-karşı davalılar vekili Av.E. K., davalı-karşı davacı vekilleri Av.İ.M.ile Av. H.. S.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl davada, kardeş olan tarafların 12/01/2009 tarihli hisse devri ve borç tasfiye protokolünün düzenlenip imzalandığını, protokol ve ekleri konusunda taraflar arasında bir çekişmenin bulunmadığını, taraflar arasındaki çekişmenin ve sorunun her üç kardeşce yapılacak ödemelerin hesaplanmasında ortaya çıktığını, mükerrer kayıtlar nedeniyle sözleşmeye esas alınan sözleşme eki hesap tablolarında maddi hata yapıldığını, hatanın sözleşmeye taraf üç kardeşin şahsi mal varlıklarına ilişkin hesap yapılırken sanki diğer kardeşlerde bu mallara ortakmışcasına hesap yapılmasından kaynaklandığını, protokol eki hesap tablosuna göre müvekkilinin ortak borçlar nedeniyle bakiye 407.947,00 USD ödemede bulunması gerektiğinin gözüktüğünü, bunun hesap hatası sonucu yanlış olup doğrusunun 148.238,00 USD olması gerektiğini, aradaki farkın müvekkili aleyhine olarak 259.709,00 USD olduğunu, müvekkilinin olması gereken 148.238,00 USD borcuna karşılık 246.319,00 USD miktarındaki evini satarak bu miktar parayı ortak borçlara mahsuben ödediğini, böylelikle müvekkilinin ortak borçlara mahsuben 98.081,00 USD fazla ödemede bulunduğunu, bu miktardan davalı Şeref 'in müvekkiline karşı sorumlu olduğunu ileri sürerek, 12/01/2009 tarihli protokole göre müvekkilinin 259.709,00 USD den borçlu olmadığının tespitine ve ayrıca fazladan ödediği 98.081,00 USD nin davalı Şeref 'den istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Şeref vekili, müvekkilinin protokolün 5. maddesi gereği bakiye borçların 1.342.954,00 USD lık kısmından şahsen sorumlu olduğunu, müvekkilinin bu miktar parayı üçüncü şahıslara değil davacılara vermesi gerektiği konusunda çekişme olmadığını, protokolde ve eklerinde ne açık ne de gizli bir hesap hatası olmadığını, bir hata varsa tarafların iradelerinin oluşumuna etken olacağının kabul edilmesi gerektiğini, taksim tarzının sonradan değiştirilmesinin mümkün olmadığını, protokol hükümlerinin büyük ölçüde taraflarca yerine getirildiğini, müvekkilinde protokoldeki edimlerini yerine getirdiğini, artık hata nedeniyle protokolün geçersizliğini ileri sürmenin TMK.nun objektif iyi niyet kuralına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Birleşen ilk davada davacı (Ş.Ş. N.) vekili taraflar arasındaki 12/01/2009 tarihli protokolün 5.maddesi gereğince davalı Cavit 'in uhdesinde olan 5 adet İ. Süt A.Ş. senetlerinin davalı tarafından cirolanıp müvekkiline verileceğinin ve ayrıca adı geçen davacının bankada bulunan 108.000,00 TL .yi de davacıya vereceğinin kararlaştırılmasına rağmen davalının 5 adet bonodan yalnızca bir adet bonoyu ciro edip müvekkiline verdiğini, ancak toplam 4 adet toplam 782.000,00 TL bedelli bonoları müvekkiline vermediğini, böylelikle davalı Cavit' in toplam 890.000,00 TL miktarında borcunun olduğunu iddia ederek, bu miktarın vade veya temerrüt tarihinden itibaren avans faizleriyle birlikte davalı Cavit 'ten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Cavit vekili, dava konusu miktarın ortak borçların ödenmesine tahsis edildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.Birleşen ikinci davada davacılar vekili, tüm taraflar arasındaki 12/01/2009 tarihli hisse devri ve borç tasfiye protokolünün 4. maddesine göre N. A. Döviz A.Ş. ile müvekkili davacı Celalettin 'in üçüncü kişilere (piyasaya) olan taraflarında ortak borç olarak kabul ettikleri borçların toplam bakiye miktarının belirlendiğini, protokolün 5. maddesi ile davalı Şeref 'in bakiye 1.342.954,00 USD borcunun kaldığının belirlendiğini, protokol ve eklerinde taraflar arasında bir çekişmenin olmadığını,taraflar arasındaki çekişmenin sadece yapılacak ödemelerin hesaplanmasındaki mükerrer kayıtlara dayalı maddi hatalardan kaynaklandığını, müvekkillerinin protokoldeki maddi hatalar düzeltilip doğru hesaplama yapıldığında müvekkillerinin davalı Şeref 'den 728.645,00 USD alacaklı olduklarını, bu alacağın davalı Şeref 'ten tahsili için müvekkilleri tarafından giriştikleri icra takibine davalının haksız yere itiraz etmesi nedeniyle icra takibinin durduğunu ileri sürerek, itirazının iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın usul ve esas yönünden reddini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, hesap tablosundaki ortak hesaba katkı olarak verilen şahsi mal varlığı değerlerinin kendi payına düşen 1/3 değeri kendisinin alacak hanesindeki sonuç rakamdan düşülerek sorumlulukları belirlenmesi gerektiği, protokoldeki hesaplamada alacak hanesine 2 birim yerine 3 birim alacak yazıldığından ve bu husus maddi hataya dayalı olduğundan protokole göre davalı Şeref’in ortak hesaba borcunun 1.342.954,00 USD değil 2.426.326,00 USD olduğu, protokoldeki hesaplamada alacak hanesine 2 birim yerine 3 birim alacak yazıldığından ve bu husus maddi hataya dayalı olup yanlış olduğundan protokole göre davacı Celalettin 'in ortak hesaba borcu 407.947,00 USD olmayıp 852.818,00 USD olduğu,yine protokoldeki hesaplamada alacak hanesine 2 birim yerine 3 birim alacak yazıldığından ve bu husus maddi hataya dayalı olup yanlış olduğundan protokole göre davacı Cavit 'in ortak hesaba borcunun 210.873,00 USD olmayıp 796.367,00 USD olduğu, tarafların ortak hesaba olan borçlarının 4.125.511,00 USD olduğu, ortak hesabın bakiye dış borçları toplamı ise 1.819.773,00 USD olduğu, taraflar 4.125.511,00 USD‘ yi ortak hesaba koyarak ortak hesaptaki 1.819.773,00 USD miktarındaki borçlarını ödemiş olacaklar ve böylelikle ortak hesapta fazlalık meydana gelmiş olacaktır ki meydana gelen fazlalığın 2.305.738,00 USD olduğu, artan fazlalığın ortaklara eşitlikle iadesi veya borçlarından düşülmesinin gerektiği, tarafların imzalarını taşıyan protokol ve eki hesap tablosuna göre ortak hesabın bakiye dış borçları toplamı 1.819.773,00 USD olduğu, taraflar arasındaki temel çekişmenin davalı Şeref 'in ortak hesaba yapması gereken katkı (borcu) noktasında olduğu, 19.000,00 USD‘lik R. Ö. isimli kişiye yapılan ödemenin protokol eki hesap tablosunda geçmeyen bir kişi ile ilgili olduğundan bu ödemenin nazara alınmayacağı, protokol ve eklerine göre davacı Cavit' in davalı Şeref 'e vereceği 108.000,00 TL ortak hesap harici bir para olduğundan bu miktarın adı geçen davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, davalının 782.000,00 TL tutarlı 4 adet bono ile ilgili davasının reddine karar vermek gerektiği, davacıların icra takibine yönelik itirazın iptali davasının tamamen kabul edilerek 1.165.832,00 TL sine tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydıyla ve bu miktara takip tarihi olan 09/04/2010 tarihinden itibaren yasal faiz (taraflar tacir olmadığından avans faizi değil ancak yasal faiz verilebilir) uygulanmak suretiyle icra takibine devam edilmesine karar vermek gerektiği, ancak işbu gerekçe ile kısa kararda çelişki olduğu, gerekçeli karardaki hükmün kısa karara aykırı olamayacağı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Asıl ve birleşen davalar, 12/01/2009 tarihli hisse devri ve borç tasfiye protokolünden kaynaklanan menfi tespit, istirdat, alacak ve itirazın iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın her üç davada da anılan protokolün 5.maddesi ile ilgili olduğu ve davalar arasında da sıkı bir bağlantının bulunduğu anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir.Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nın 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK'nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.Somut olayda, mahkemenin gerekçeli kararının 8.sayfasında kısa kararda maddi hata yapıldığının belirtildiği, yine gerekçeli kararın 14.sayfasında itirazın iptali davasının tümü ile kabul edilmesi gerektiği, ancak bu gerekçe ile kısa karar arasında çelişki bulunduğu, bu bağlamda kısa karar oluşturulurken 826.340,00 USD‘nin sanki davalı Şeref’in şahsi ödemesi imiş gibi nazara alındığı, bu nazara alışın yanlış olduğu ve ayrıca protokol eki hesap tablosundaki kimi alacak veya borç kalemlerinin bazen TL cinsinden bazen de USD cinsinden diğerine çevrimleri yapılarak, tüm işlemlerde 1,00 USD=1,60 TL. kuru esas alındığından kısa karar oluşturulurken yapılan kimi hesaplamalarda çevrimlerin yapılmasının yanlışlıkla unutulduğu belirtilmiştir.Bu durumda, mahkemece gerekçe ile hüküm birbiriyle çeliştiğinden verilen karar, yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olup, birleşen ikinci davada davacılar Celalettin ve C.. N.. vekilinin bu yöndeki temyiz itirazlarının kabulü ile kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2-Bozma neden ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen ikinci davada davacılar Celalettin ve C.. N.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davalı Ş.. N..'den alınarak asıl ve birleşen davada davacılardan Celalettin ve C.. N..'e verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 23/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.