Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14333 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12796 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 29/03/2013NUMARASI : 2013/141-2013/156Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29/03/2013 tarih ve 2013/141-2013/156 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 23.09.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar vekili Av. Ö.. G.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, davalı A.. S..'ın müvekkili şirketlerin müdürü ve ortağı olduğunu, başka bir dava dosyasında paylarının bedellerini alarak çıkmayı talep ettiğini, davalının müvekkili şirketler ile haksız rekabete yol açacak şekilde H. unvanlı iki ayrı şirket kurduğunu, ortakları arasında yer alıp, müdürlük görevini üstlendiğini, bu şirketlerin müvekkilleriyle aynı alanda faaliyet gösterdiğini, unvanlarının iltibasa neden olduğunu, telefonlarının benzer bulunduğunu, merkezlerinin aynı binada yer aldığını, müşteri çevresini ele geçirmeye başladığını, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, haksız rekabetin tesbit edilerek men'ine, haksız rekabete son verilerek haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetten kaynaklanan zararlar nedeniyle her bir şirket için ayrı ayrı 5.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminata hükmonulmasını talep etmiştir. Mahkemece, davacıların iddiası doğru kabul edilirse haksız rekabete ve davacı şirketlerin zararına davalının kurucu ortağı bulunduğu, tüzel kişiliği ve açılacak herhangi bir davada taraf ehliyeti olan dava dışı şirketlerin neden olduğu, davanın dava dışı şirketler aleyhine açılması gerektiği, dava şartının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağı, tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesine gerek görülmediği, davacıların davalı gerçek kişi aleyhine dava açmakta hukuki yararları bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, haksız rekabetin men'i, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Davacı vekili, davalının müvekkili şirketlerin kurucu ortağı ve halen yetkili müdürü sıfatını taşıdığını, bu şirketlerin unvanlarıyla karışıklığa neden olacak şekilde dava dışı iki ayrı şirketi aynı alanda faaliyette bulunmak üzere ticaret siciline tescil ettirerek tüzel kişilik kazandırdığını, anılan şirketlerin ortağı olan davalının aynı zamanda müdürlük görevini üstlendiğini, ticari merkezlerini müvekkilleri şirketlerin adresleri olarak olarak belirlediğini, bir rakam farklılığı ile bu şirketlerin telefon aboneliğini tesis ettirdiğini, müvekkili çalışanlarını kurduğu şirketlere transfer ettiğini ve dava dilekçesinde belirttiği diğer eylemlerde bulunarak, Gümrük Kanunu ve TTK'ya aykırı hareket ederek haksız rekabette bulunduğunu ileri sürmüştür.6102 sayılı TTK'nın 54. maddesinde haksız rekabete ilişkin hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olarak ifade edilmiş, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Öte yandan, aynı Kanun'un limited şirkete ait çeşitli hükümlerinde ortağın sır saklama, müdürün rekabet yapmama gibi yükümlülükleri düzenlenmiştir. Ayrıca, TMK'nın 50. maddesinde tüzel kişilerin iradesinin organlar aracılığıyla açıklanacağı, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacağı hüküm altına alınmakla beraber, organların kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır.Somut olayda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava dilekçesinde açıklanan maddi vakıalar, iddianın ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında davalı gerçek kişinin şahsına ilişkin olarak haksız rekabette bulunduğu, davacı şirketlerin zararına hareket ettiği, hatta haksız rekabetin özel bir türü olarak düzenlenen ortağın sır saklama ve müdürün rekabet yasağı kuralını ihlal ettiğinin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.Bu durum karşısında, davacının dava açmakta hukuki yararının olduğu, davalının kurduğu şirketlere yönelik değil, doğrudan kendisine yönelik iddiaların bulunduğu dikkate alınıp, taraf kanıtlarının toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ;Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.