MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2012NUMARASI : 2006/466-2012/313Taraflar arasında görülen davada İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/12/2012 tarih ve 2006/466-2012/313 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 19/09/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. M.. S.. ile davalı vekili Av. E.G. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin Almanya'da düzenlenecek olan D. fuarında kullanılmak üzere hazırlattığı katalogların, Türkiye'den Almanya'ya havayolu ile taşınması konusunda davalı ile anlaştığını, bu amaçla katalogların davalı taşıyıcıya teslim edildiğini, ancak bu konuda bilgilendirilmesine rağmen davalının, fuarın başlangıç tarihinde söz konusu yükü alıcısına teslim etmediğini, davalının taşıma edimini hiç yerine getirmediğini ve bu nedenle ağır kusurlu bulunduğunu, D. fuarının sektördeki çok önemli fuarlardan biri olduğunu, bu fuara katılmakla Avrupa'da ihracat ilişkilerinin kurulacağını, uluslararası iş bağlantılarının yapılacağını, müşteri potansiyelinin artacağını, davalının edimini ifa etmemesi nedeniyle müvekkilinin bu imkanlardan mahrum kaldığını ileri sürerek, oluşan zarar nedeniyle 50.000 TL ve 105.000 Euro'nun, yoksun kalınan kar dolayısıyla da şimdilik 100.000 Euro'nun 07.01.2006 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taşınması kararlaştırılan yükün 06.01.2006 tarihinde müvekkiline teslim edildiğini, 07.01.2006 tarihinde gümrük işlemlerininin tamamladığını, o tarihte uçağın kapasitesi dolu olduğu için uçağa yüklemenin yapılamadığını, yükün 13.01.2006 tarihindeki uçak ile taşınacağının davacıya bildirildiğini, ancak davacı çalışanının taşıma işleminin iptal edildiğini kendilerine ilettiğini, davacının emri ile taşımanın iptal olduğunu, gerek bu sebeple gerekse de müvekkilinin davacıya taşıma için bir tarih vaat etmemesi nedeniyle müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının herhangi bir zararının olmadığını, var ise de kendi kusurundan kaynaklandığını, aksi kanaatte olunması halinde müvekkilinin sorumluluğunun sınırlı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların, davacıya ait katalogların Türkiye'den Almanya'ya havayolu ile taşınması konusunda anlaştıkları, ancak davalının taşıma edimini hiç ifa etmediği, bu nedenle davacı taşıyıcının katalogların basımı için yaptığı masraflar ile birlikte ardiye gümrük masraflarını, nakliye ve hammaliye bedellerini, yükleme, gümrük mesaisi ve komisyon bedelleri adı altında yaptığı harcamaları davalıdan isteyebileceği, davacının fuara katılmış ve kendisini tanıtmış olması da gözetildiğinde diğer zararlarını kanıtlayamadığı sonucuna varıldığı, taşıma edimini hiç ifa etmeyen davalının davacının yoksun kaldığı kardan da sorumlu bulunduğu, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin 11/b. maddesinde davalının sorumluluğunun kilogram başına 20 USD ile sınırlandırıldığı, bu sınırın üstünde kalan zarardan davalının sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 48.966,58 TL'nin 09.01.2006 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi, 43.200 USD'nin ise 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki (2) ve (3) nolu bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, havayolu taşıma sözleşmesinin ihlal edildiği iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davacı taraf, Türkiye'den Almanya'ya havayolu ile taşınması için davalıya teslim edilen katalogların, davalı tarafından hiç taşınmadığını ileri sürerek, menfi ve müspet zararının tahsilini talep etmiş, davalı, davacının talimatı ile taşımanın iptal edildiğini savunmuş, mahkemece ise davalının sözleşme ile yüklendiği edimini hiç ifa etmediği, bu nedenle davacının kanıtlayabildiği menfi ve müspet zararından davalının sorumlu bulunduğu kabul edilerek yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının 14-17.01.2006 tarihinde düzenlenecek fuarda kullanmak üzere bastırdığı 23.000 adet kataloğu, taşınmak üzere 06.01.2006 tarihinde davalı taşıyıcıya teslim ettiği, 07.01.2006 tarihinde eşyanın gümrük işlemlerinin tamamlandığı, 09.01.2006 tarihinde havayolu taşıma senedinin (Air Waybill) düzenlendiği, gönderi türü olarak “Global Express” türünün seçildiği, davalının web sitesinde bu tür gönderilerin Avrupa'nın her yerine ertesi gün teslim edildiğinin ilan olunduğu, fuarın ikinci günü itibariyle gönderinin varış yerine ulaştırılmadığı, her ne kadar davalı tarafça 09.01.2006 günü davacının taşımayı iptal ettiği savunulmuş ise de bu yönde dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, davacı çalışanının, fuarın birinci gününde de gönderinin teslim edilmediğini, taşımanın üçüncü gün öğleden sonraya ertelendiğinin davalı tarafça kendilerine bildirildiğini, bunun kendileri yönünden bir anlamı olmadığı için taşımayı iptal ettiklerini beyan ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda, öncelikle çözümlenmesi gereken sorun davalının sorumluluğunun, akdin ifasında gecikme hükümlerine göre mi yoksa akdin ifa edilmemesi hükümlerine göre mi belirlenmesi hususudur. Gecikme kavramı, ne dava konusu taşımanın tabi olduğu Varşova Konvansiyonu'nda ne de Türk Sivil Havacılık Kanunu'nda tanımlanmamıştır. Ancak, doktrinde taşıyıcının taşıma sözleşmesinden doğan taahhüdünü yerine getirmesi gereken süre içerisinden daha ilerideki bir süre içinde yerine getirmesi ve varma yerine vaktinde ulaşılamaması olarak tanımlanmaktadır (Ülgen, H.: Hava Taşıma Sözleşmesi, 1987, s. 182, Sözer, B.: Türk Sivil Havacılık Kanunu'nun Hükümlerine Göre Taşıyanın ve İşletenin Sorumluluğu, Batıder Aralık 1984, s.34, Kaner, İ.: Hava Hukuku, 2004, s. 83). Yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere gecikmeden bahsedebilmek için taşıma ediminin ifa edilmiş olması ve fakat kararlaştırılan süreden sonra teslimin gerçekleşmesi gerekmektedir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere somut olayda, taşıma edimi yerine getirilmediğinden gecikmeden bahsedebilmek mümkün değildir. Öte yandan, her ne kadar davacı taraf taşıma işini, taşınan katalogların kullanılacağı fuarın birinci gününden sonra iptal etmiş ise de, dava konusu olayda tarafların “Global Express” gönderi türünde anlaşmış olmaları ve taşınan katalogların ancak 14-17 Ocak tarihleri arasındaki fuarda kullanılmalarının mümkün bulunması karşısında gönderinin, fuarın ilk gününde teslim edilmemesi ile borcun ifası artık imkansız hale gelmiştir. Zira, davalının edimi için tayin edilen ifa zamanı, borcun gerçekleştirilebileceği yegane zaman dilimini ifade etmekte olup, bu zamanın geçirilmesi borcun ifasını imkansız hale getirmiştir (Oğuzman-Öz, Borçlar Hukuku, 1995, s.281). Diğer bir deyişle söz konusu taşıma işi davacı tarafça iptal edilmeseydi dahi taşınan katalogların kullanılacağı fuarın başladığı tarihte davalı edimini yerine getirmediğinden artık davalı ediminin ifasının imkansız olduğunun kabulü gerekmektedir. O halde, davalının yüklendiği edimi yerine getirmediğinin kabulü ve uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerekmekte olup bu husus mahkemenin de kabulünde bulunmaktadır.Varşova Konvansiyonu'nun 19. maddesinde, havayolu taşıyıcısının, taşımadaki gecikmeden sorumlu olduğu düzenlenmekle birlikte somut olayda olduğu gibi taşıma ediminin hiç ifa edilmemesi haline, anılan Konvansiyon'da yer verilmediği gibi bu hususta Türk Sivil Havacılık Kanunu'nda da bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Borcun ifa edilmemesinin sonuçları zaman itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK'nun 96. vd. maddelerinde düzenlenmiş olup anılan 96. madde uyarınca, alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifade edemediği takdirde borçlu kusursuz olduğunu ispat etmedikçe bundan doğan zararlardan sorumludur. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde davalı edimini hiç ifa etmediğinden ve bu konuda kusursuz olduğunu da kanıtlayamadığından, anılan hüküm gereğince davacının zararını karşılamakla yükümlüdür. Davalının karşılamakla sorumlu olduğu zarar, alacaklının müspet zararı olup davacının menfi zararını istemesi söz konusu değildir. Çünkü, davalının taşıma edimini yerine getirmesi imkansız hale gelmiş olup böyle bir sözleşmenin feshi mümkün olmadığından davacı ancak sözleşme ifa edilseydi elde edebileceği gelirleri talep edebilecektir.O halde, mahkemece davacının ancak olumlu (müspet) zararını ve bu kapsamda kalan kar mahrumiyetini talep edebileceği dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hem menfi hem de müspet zararın tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.3-Kabule göre de, davanın kısmen reddine karar verilmiş olmasına rağmen, reddedilen kısım yönünden davalı taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması doğru olmamış, hükmün bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir.4-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Taraflar arasında düzenlenen taşıma sözleşmesinin 11/b. maddesi uyarınca davalının sorumluluğunun sınırlı olduğu kabul edilmiş ise de anılan hükümde, davalının, kayıp ve hasar halinde sorumluluğu sınırlandırılmış olup, somut olayda olduğu gibi taşımanın hiç gerçekleşmemesine ilişkin olarak herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, taraflar arasındaki sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin hükmün, somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığı gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.5-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin, hüküm altına alınan tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan sebeplerle davalı vekilinin; (4) numaralı bentte açıklanan sebeple davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (5) numaralı bentte yazılı nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınıp yekdiğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 19/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.