Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14172 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16617 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 30/12/2011NUMARASI : 2010/6-2011/493Taraflar arasında görülen davada Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30/12/2011 tarih ve 2010/6-2011/493 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 19/09/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. Ö A dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili tarafından dava dışı taşıyıcının yaptığı taşımaların nakliyat abonman sigorta poliçesi ile sigortalandığını, dava dışı sigortalının Bursa ile Irak arasındaki davaya konu taşımayı alt taşıyıcı sıfatıyla davalıya yaptırdığını, diğer davalının ise taşımayı gerçekleştiren aracın sürücüsü olduğunu, taşıma sırasında meydana gelen trafik kazası sonucu taşınan emtianın hasara uğradığını, hasar bedelinin müvekkilince ödendiğini ileri sürerek, 31.632 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket vekili, müvekkilinin dava konusu taşıma ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından sigortalanan emtianın, davalı şirket tarafından temin edilen ve diğer davalının idaresindeki araçla Bursa'dan Irak'a taşındığı sırada meydana gelen trafik kazası sonucu hasara uğradığı, hasarın davacı tarafça ödendiği, oluşan hasardan davalı taşıyıcının CMR'nin 17. maddesi uyarınca sorumlu bulunduğu, davalı sürücünün sorumluluğunun ise haksız fiil hükümlerinden kaynaklandığı, her ne kadar davalı şirket tarafından söz konusu taşıma ilişkisi ile bir ilgilerinin bulunmadığı savunulmuş ise de dosyada mevcut 26.12.2008 tarihli teyit mektubu altındaki imzanın davalı şirket yetkilisine ait bulunduğunun açıkça anlaşıldığı, bu mektubun sahteliğinin de savunulmadığı, bu durumda davalı şirketin davaya konu taşımada alt taşıyıcı sıfatıyla yer aldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 30.182 TL'nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.1-Dava, nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Davalı K.. K.. vekili, davanın müvekkiline tebliğ edilmediğini ve müvekkilinin savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Dosyanın yapılan incelemesinde; dava dilekçesinin davalı K.. K..'nın “Ç. Mah. Nakliyeciler Sitesi D. Mevkii No:. .. Mersin” adresine tebliğe çıkarıldığı, “aynı işyerinde birlikte çalışanı R.U. Katibi imzasına tebliğ edilmiştir.” şerhi ile tebliğ edildiği, diğer davalı şirkete de aynı adreste aynı şekilde dava dilekçesinin tebliğ olunduğu, daha sonra kararın da aynı adreste tebliğe çıkarıldığı, davalının tanınmadığından bahisle tebliğ evrakının iadesi üzerine aynı adreste Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ işleminin yapıldığı anlaşılmıştır. 1982 Anayasası'nın 36., HUMK'nın 73., 6100 sayılı HMK'nın 27. maddeleri hükümleri uyarınca taraflar dinlenmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden, hukuki dinlenilme hakkı nazara alınmadan karar verilemeyeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi hükmüne göre tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen son adresine yapılır. Aynı Kanun'un 17. maddesi uyarınca da belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Somut olayda, davalı K.. K..'nın taşımayı gerçekleştiren aracın sürücüsü olduğu iddia edilmiş olup diğer davalı ile aynı adreste ikamet ettiğine veya tebliğ yapılan adreste devamlı olarak meslek veya sanatını icra ettiğine dair dosyada herhangi bir kayıt olmadığından dava dilekçesinin kendisinin bilinen son adresine yapılması gerektiği gibi esasen tebligat yapılan kişinin de davalı K.. K..'nın daimi memur veya müstahdemi olup olmadığı belli olmadığından yapılan tebligat Tebligat Kanunu'nun 17. maddesine aykırı bulunmaktadır. Bu durumda, mahkemece, davalı K.. K..'ya yukarıda anılan düzenlemeler çerçevesinde usulüne uygun biçimde tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve bundan sonra işin esasına geçilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle mümeyyiz davalı yararına bozulması gerekmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, diğer davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı K.. K.. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle diğer davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 19/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.