Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14004 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7826 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İZMİR (KAPATILAN) 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 20/01/2014NUMARASI : 2013/132-2014/23Taraflar arasında görülen davada İzmir (Kapatılan) 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20/01/2014 tarih ve 2013/132-2014/23 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin 14/02/2013 tarihli ortaklar kurulu toplantısına usulüne uygun olarak çağrılmadığını ileri sürerek, iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, 23.01.2013 tarihli ara kararının 3 nolu bendinde " Davacı vekilince 200 TL gider avansını ve dava dilekçesinde başvurma harcını ve peşin harcını yatırıp dosyamıza ibraz etmesi için 2 hafta kesin süre verilmesine, bu süre içinde avans ve harçları yatırmadığı takdirde davanın açılmamış sayılacağının ihtaren bildirilmesine (ihtaren bildirildi)" şerhinin yazıldığı, ancak davacı vekilinin bu kesin süre içersinde ara kararı gereğini yerine getirmediği, HMK'nın 114/ğ maddesi gereğince gider avansının dava şartlarından sayıldığı, verilen süre içerisinde de eksikliğin yerine getirilmediği gerekçesi ile HMK'nın 115/2 maddesi gereği davanın usulden reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, limited şirket ortaklar kurulu toplantısının iptali istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nun 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK'nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Somut olayda, mahkemece gerekçeli kararın hüküm kısmında davanın HMK'nın 114/ğ bendi gereğince reddine karar verildiği hüküm altına alınmış olmasına rağmen, aynı kararın gerekçe bölümünde davacı vekilinin tarafına verilen kesin süre içerisinde, dava şartlarından olan gider avansını yatırmadığı, bu sebeple davanın HMK'nın 115/2. maddesi gereğince usulden reddine karar verildiği belirtilmiştir. Bu durumda, gerekçe ile hüküm birbiriyle çeliştiğinden verilen karar, yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olduğundan, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.