MAHKEMESİ : AMASYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/10/2013NUMARASI : 2007/521-2013/464Taraflar arasında görülen davada Amasya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.10.2013 tarih ve 2007/521-2013/464 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin sermayesinin 100 paya ayrıldığını, 10 payın müvekkillerini ait olduğunu, şirket yetkilisinin talebe rağmen zorunlu genel kurul toplantısını yapmadığını, faaliyet raporu ve şirketin gelir ve gider hesaplarının ibra olmadığını, müvekkillerinin kâr paylarının ödenmediğini, şirket müdürünün şirketi kendi kişisel çıkarı için kullanarak şirketi kendisine 1.601,200 TL borçlu gösterdiğini, daha sonra yapılan genel kurulda müvekkillerinin taleplerinin kabul görmediğini, şirket sermayesinin 200.000 TL'den 500.000 TL'ye çıkarılmasına karar verildiğini, ortaklar arasında güvensizlik, ahenksizlik ve huzursuzluk doğduğunu belirterek müvekkillerinin ortaklıktan çıkmasına izin verilmesini, ayrılma ve kâr payının hesaplanarak müvekkillerine ödenmesine, aksi halde şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiş olup, harca esas değeri 356.614 TL olarak göstermiştir. Davalı vekili, dava dilekçesinde şirketin değil ortağın hasım gösterildiğini, bu nedenle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacıların taleplerinin haklı ve geçerli nedenlere dayanmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; anonim ve limited şirketlerde ortaklara düşen kâr payları hesaplanırken taahhüt edilen sermaye oranını değil, ödenmiş sermaye oranına bakılmasının doğru ve TTK'nın 533'ün açık hükmünün gereği olduğu, yine sermaye borcunun büyük kısmını ödememiş davacı ortakların şirkete sermaye borcunu ifa etmiş ve şirketin malvarlığına aktif katkıda bulunarak onun büyümesinde mali destek sağlamış ortaklarla aynı şekilde ayrılma payı almalarını görüşünün hakkaniyete açıkça aykırı olduğu, TTK'nın 552'nin atfı ile limited şirketlere de uygulanacak olan TTK'nın 447/f.1 maddesinde, tasfiye bakiyesinin dağıtımında ortakların ödediği sermayenin esas alınması gerektiğinin açıkça hükme bağlandığı, somut olayda davalı şirketin davacıların ayrılma paylarının ödenmiş sermaye üzerinden hesaplanması gerektiği, 01/02/2013 havale tarihli ek raporunun ödenmiş sermaye üzerinden hesaplanan (%0,28 hisseye isabet eden değerin 15.222,82 TL+%0,28 hisseye isabet eden kâr payının 2.144,57 TL toplam 17.367,39 TL ayrılma payı hesabı) kısmına itibar edilmesi gerektiği , her ne kadar davacı dava değerini 356.614,00 TL olarak göstermiş ve harçta bu değer üzerinden yatırılmışsa da, davacının dilekçesinin açıklamalar kısmı ve netice-i talep kısmı incelendiğinde davacının ayrılma payı ile kâr payının mahkemece tespit edilen miktarını istediğinin dilekçesinden anlaşıldığı, ayrılma payı ve kâr payının 17.367,39 TL tespit edildiğinden tam kabul kararı verilerek bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilerek ücreti vekalet takdir edildiği, davalı yana da vekalet ücreti hükmedilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların davalı şirket ortaklığından çıkmasının izin verilmesine, davacıların paylarına ve kâr paylarına karşılık olmak üzere toplam 17.367,39 TL'nin davalı şirketten tahsiline, verilecek bedele dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ticari işlerde uygulanan temerrüt faizinin uygulanmasına, toplam bedelin 10 hisse kabul edilerek 3 payının M. E. Ö.'e, 3 payının Ö. Ö.'e, 3 payının İ.. Ö..'e, 1 payının M.. Ö..'e verilmesine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.1-Dava, limited şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi ile ayrılma ve kâr payının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, ayrılma payının hesaplanmasında taahhüt edilen sermaye oranının değil, ödenmiş sermaye oranının dikkate alınması gerektiğinden bahisle davacıların davalı şirketteki paylarının ödenmiş sermaye oranına göre %0,28 oranında olduğu gerekçesiyle yapılan hesaba göre yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak; ayrılma payının hesabında davacıların davalı şirketteki taahhüt ettikleri pay oranının dikkate alınması gereklidir. Somut olayda bu oran % 10 olup, ödenmiş sermayeye göre payın %0,28 olduğunun kabulü doğru olmamıştır. Bu nedenle, ayrılma ve kâr payının hesaplanmasında davacıların davalı şirketteki pay oranlarının %10 olduğu kabul edilmek suretiyle, yine ödenmemiş sermaye için davalı şirketin takas mahsup talebinde bulunabileceği ya da bu bedeli ayrı bir dava ile de isteyebileceği hususu da göz önünde bulundurularak inceleme yaptırmak ve sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış,bozmayı gerektirmiştir.2-Dosya kapsamından davacılardan M.. Ö..'in yargılama sırasında vefat ettiği anlaşılmış olup, bu durumda murise ait veraset ilamı ile, mirasçılar arasında düzenlenen ve müteveffa davacının davalı şirketteki payının davacılardan İ.. Ö..'e bırakıldığına ilişkin miras taksim sözleşmesi değerlendirilmeksizin ölü olan davacı hakkında da hüküm kurulması doğru olmamış,hükmün bu yönüylede bozulmasına karar vermek gerekmiştir.3-Açıklanan bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 17.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.