MAHKEMESİ : İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/10/2013NUMARASI : 2011/134-2013/228Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/10/2013 tarih ve 2011/134-2013/228 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davacının dünya çapında faaliyet göstermekte olan ve "3B" ibareli markalı ürünlerin satış faaliyetlerini yürüten bir firma olduğunu, anılan markasının tanınmış olduğunu, her ne kadar Türkiye de tescil edilmemiş ise de Paris Konvansiyonu'na taraf olan birçok devlet de tescilli olduğunu, 2001 yılı itibariyle davalı şirket ile ticari ilişkiye girildiğini bu ilişkinin 2009 yılına kadar sürdüğünü, ancak müvekkilinin hiç bir zaman davalıya "3B" ibareli markasının Türkiye'de tescil ettirmesi konusunda yetki vermediğini, buna rağmen davalının markanın birebir aynısını kendi adına tescil ettirdiği, davalının kötüniyetli olduğunu, ayrıca davacının sahibi olduğu internet sitelerinde davacının yetkili satıcısı olduğu intibaını yaratarak müşterilerini çekmeye çalıştığını, yine davalının davacının "3B" markasıyla iltibas yaratacak derecede benzer olan "3A" markası ile faaliyetine devam ettiğini, davalının bu eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalı adına tescilli bulunan 2003/21706 sayılı "3B şekil" ve 2006/49519 sayılı "3B vercelli şekil" markalarının tescillerinin 556 sayılı KHK'nın 17. maddesi uyarınca müvekkiline devrini, bu talebin kabul edilmemesi halinde anılan markaların hükümsüzlüğünü, ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacı firma ile müvekkili arasında distribütörlük anlaşması bulunduğunu, davacının ürünlerini Türkiye de tanıtanın kendisi olduğunu, davacının dava konusu marka tesillerinden haberdar olduğunu ve sessiz kaldığını, davalının "3A" markası ile davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği "3B" ibareli markanın farklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raprou ve tüm dosya kapsamına göre; davacının "3B+Şekil" ibaresini, davalının marka tescil başvurusu tarihi olan 18.08.2003 tarihinden daha önce yurtdışındaki fuarlarda kullanmış olduğu, davalının markasında yer alan şekillerin davacı tarafından İtalya’da 1990 yılında tescil edilmiş olduğu, davalının davacının ürünlerini 2001 yılından beri Türkiye'de sattığı, bu nedenlerle dava konusu "3B+ şekil" ibareli marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu ve davalının tescilinin kötüniyetli olduğu, davalı davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramış olduğunu savunmuş ise de, hak kaybının söz konusu olabilmesi için sessiz kalanın açık bir kötü niyetinin ortaya konulması gerektiği, buna ilişkin dosya da delilin bulunmadığı, davacı markasının tanınmış marka olduğu, 556 sayılı KHK'nın 17. maddesindeki devir koşullarının dava konusu 2003/21706 sayılı "3B+ şekil" markası yönünden gerçekleştiğini, diğer dava konusu marka yönünden de bu markanın, davacının tanınmış "3B+ şekil" markası ile iltibasa neden olacak derecede benzer olduğu bu nedenle hükümsüz kılınması gerektiği, davacının markasının ülkemizde tescilli olmaması nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 9 ve 61. maddesine göre korumadan yararlanamayacağı, marka hakkına tecavüz iddiasında bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü davalının 2003/21706 sayılı "3B+şekil" ibareli markasının 556 sayılı KHK 17. maddesi uyarınca davacıya devrine, davalının 2006/49519 sayılı "3B VERCELLİ + şekil" ibareli markasının hükümsüzlüğüne, davacının sair taleplerinin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davacı diğer iddialarının yanında davalının sahibi olduğu internet sitesinde, davacının yetkili distribütörü olmadığı halde, distribütörü olduğuna ilişkin gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle haksız rekabette bulunduğunu iddia etmiş ve buna ilişkin davalının sahibi bulunduğu internet sitelerine ait örnekleri dosyaya ibraz etmiş, mahkemece davacının bu iddiası hiç tartışılmadan gerekçesiz olarak haksız rekabete ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece gerekçesiz olarak davacının, yukarıda açıklanan iddiası yönünden, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, davalıdan temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.