MAHKEMESİ : ................TARİHİ : 16/04/2014NUMARASI : 2010/687-2014/242Taraflar arasında görülen davada ......... verilen 16/04/2014 tarih ve 2010/687-2014/242 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15/12/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. Ha ve davalı B.. D.. vekili Av. S.. İ.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl dava ve birleşen davada, Ankara 8. Si'nin kararına istinaden müvekkili bankada "tevdi mahalli hesabı" açıldığını ve 177.513,30 USD paranın Nasır Turunç'un adına yatırıldığını ve gerçek hak sahiplerine ödenmesine karar verildiğini, Ankara 25. A 2004/519 Esas sayılı dosyasında söz konusu paranın 70.000 USD'nin B.. D.., 107.513,30 TL'sinin D.. K..'e ödenmesine karar verildiğini ve bu karar doğrultusunda ödeme yapıldığını, ancak Av. V Ankara 26. A açtığı dava neticesinde 44.378,25 USD'nin söz konusu paradan öncelikle ödenmesi gerektiğine hükmedildiğini ve V (177.513,70 USD daha önce ödendiği için) ilaveten 95.240,40 TL ödeme yaptıklarını, ayrıca Vehbi Gül'e Ankara 7. A M 2006/235 Esas sayılı dosyasında verilen ilam nedeniyle 13.871,93 TL ödeme yaptıklarını beyanla davalılardan her iki ödemenin ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesinini talep ve dava etmiştir. Davalı B.. D.. vekili, müvekilinin alacağının vekalet ücreti alacağı olduğunu, esasen bu alacağın öncelikli alacak olduğunu, davanın diğer davalıya yönetilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı D.. K.., davalara cevap vermemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı Banka'nın Birleşmiş Milletler Tazminat Komisyonu tarafından N için gönderilen 177.513,30 USD doları bu bünyesinde açılan hesabı S tarafından verilen karara istinaden yatırdığı, Ankara i'nin kararı ile bu hesapta bulunan 70.000 USD'nin B.. D..'a ve bakiye 107.513,30 USD D.. K..'e ödenmesine karar verilmesi üzerine davacı tarafından hesaptaki paranın ödendiği, davalı B.. D..'ın alacağının Avukatlık Kanunu'nundan kaynaklanması nedeniyle rüçhan hakkı bulunduğundan söz konusu davalıya yöneltilebilecek bir talep bulunmadığı, diğer davalı D.. K..'in alacağının ise adi alacak olup, ödemeye ilişkin her hangi bir önceliği bulunmadığı ancak, davacı bankanın ödemeleri ifa ederken gerekli özen ve dikkati yeteri kadar göstermediği, ödemeler için kendilerine başvuran alacaklıların sırasında rüçhanlı alacaklıları belirleyemediği, kendi kusurundan ileri gelen ödemeleri lehlerinde kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan, iyiniyetli davalılardan geri talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, alacak istemine ilişkindir.Somut olayda, Birleşmiş Milletler Tazminat Komisyonu tarafından ilgilisi N ödenmek üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na gönderilen para üzerinde birden fazla kimsenin temlik sözleşmesine dayalı olarak hak iddiasında bulunması üzerine, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca ödemede tereddüte düşülmüş, bu nedenle TCMB tarafından Sulh Hukuk Mahkemesi'nden tevdi mahalli tayini talep edilmiş ve dava konusu para bu karara istinaden davacı bünyesinde N Tevdi Mahalli Hesabı'na yatırılmıştır. Paranın tevdi mahalli olarak belirlenen hesaba yatırılmasından sonra, bu davanın davalıları D, TCMB ve N dava açarak, paranın kendilerine temlik edildiği ve bu nedenle kendilerine ödenmesi gerektiğini ileri sürmüşler ve dava sonucunda kurulan hüküm ile bu paranın temlik alacaklıları Doğan Karaciğer ve B.. D..'a ödenmesine karar verilmiş, kararın Yargıtay tarafından onanması sonucu kesinleşmesinden sonra da davacı banka tarafından para D.. K.. ve B.. D..'a ödenmiştir. Bu davanın kesinleşmesinin ardından K tarafından bu davanın davacısı Z aleyhine açılan davada da, bankanın yanlış ödemede bulunduğu, K alacağının Avukatlık Kanunu'ndan kaynaklanması nedeniyle rüçhanlı bulunduğu, ilk önce bu paranın ödenmesi gerektiği ileri sürülmüş ve mahkemece bu dava kabul edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşen bu karara istinaden davacı banka K hesapta para bulunmamasına rağmen ödeme yapmak zorunda kalmıştır. İşbu davada da davacı banka, ilk dava sonucunda D.. K.. ve B.. D..'a ödediği para nedeniyle bu kişilerin sebepsiz zenginleştiğini ileri sürmüş, ancak mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.BK m. 61 (TBK m. 77) hükmü uyarınca, haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisap eden kimse, onu iadeye mecburdur. Sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için bir tarafın mal varlığında azalma ve diğer tarafın malvarlığında artış gerçekleşmesi, bu ikisi arasında illiyet bağı bulunması gerekir. Somut olayda davacı banka tarafından ödenen paranın davalıların malvarlığına dahil olduğu ve davacının malvarlığındaki azalmanın sebebinin davalıların malvarlığındaki artma olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu şartların yanında haklı bir sebep bulunmaması halinin de gerçekleşmiş olması gerekir. Haklı sebebin bulunmaması değişik şekillerde oluşabilir, ortada hiç haklı bir sebep yoktur, sebep geçerli değildir, sebep ortaya çıkmamıştır veya sebep ortadan kalkmıştır. Somut olayda davacı Banka'nın ilk yaptığı ödemeyi bir mahkeme kararına istinaden yaptığı için bir sebep bulunmakta iken, ikinci yaptığı ödemeye esas karar ile ilk mahkeme kararına dayalı yaptığı ödemenin haklı sebebi ortadan kalkmıştır. Yani ikinci mahkeme kararı ile ilk ödeme sebebi ortadan kalktığından davalılar Doğan Karaciğer ve B.. D..'a yapılan ödemede haklı bir sebep bulunmama şartı da gerçekleşmiştir. Çünkü D.. K.. ve B.. D.. sonraki davanın davacısı K le birlikte bu alacağı almaya kalktıklarında, D.. K.. ve B.. D..'ın alacakları Kemal Vehbi Gül'ün alacağından sonra ödeneceğinden, D.. K.. ve B.. D.., Kemal Vehbi Gül'e yapılan ödeme kadar eksik alacaklardı. Bu itibarla davacının taleplerinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekirken anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Diğer taraftan, Mahkemece, davalı B.. D.. yönünden bu davalının alacağının da Avukatlık Kanunu'ndan kaynaklanması nedeniyle rüçhan hakkı bulunduğundan davanın reddine karar verilmiştir. Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesi uyarınca, avukat, sözleşme ile kararlaştırılan ve hakim tarafından takdir olunan ücretinden dolayı, kendi çalışması sonucunda müvekkilin muhafaza ettiği veya kazandığı mallar ve davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para yahut alınacak mallar üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan hakkını haizdir. Rüçhan hakkı, vekaletnamenin düzenlenme tarihine, vekaletname umumi ise iş sahibi adına ücret konusu işten dolayı ilk yapılan resmi başvurma tarihine göre sıra alır, hükmü bulunmaktadır. Bu madde metninde de anlaşılacağı üzere, esasen Avukatlık Kanunu'ndan kaynaklanan bu rüçhan hakkı, avukatın çalışması sonucu müvekkili tarafından elde edilen mallara yönelik icrai takipte alacaklıların başvurması halinde alınacak sırada gözönünde tutulması gereken bir husustur. Mahkemece davalı B.. D..'ın alacağının bu madde hükmüne uygun olarak rüçhanlı olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılmadan hüküm kurulması da doğru olmamış, hükmün bu nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 23/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.