Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1362 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12559 - Esas Yıl 2007
Taraflar arasında görülen davada (Ankara Beşinci Sulh Hukuk Mahkemesi) nce verilen 19.07.2007 tarih ve 2006/2031-2007/1546 sayılı karann Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya İçerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada bulunan hesabından 3.000,00 TL'nin internet vasıtasıyla başka hesaba aktarıldığını, davalı bankanın internet vasıtasıyla yapılan işlemlerde müşterilerin haklannı koruyucu tedbir almaması nedeniyle zarara uğrandığını ileri sürerek, 3.000,00 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede güvenlik hususunda da-vacının uyarıldığını, davacının güvenlik kodu İle şifresini başka kişilerin kul-lanmasına imkan vermesi nedeniyle söz konusu havale İşleminden dolayı sorumlu olmadıklarını, davacının kusurlu hareketi bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacıya ait banka hesabından 01.11.2005 tarihinde yapılmış olan havaleden davacının banka personelinin uyarısı üzerine haberdar olduğu, internet üzerinden yapılan işlemde davalı bankanın güvenlik önlemlerinin aşıldığına dair bilginin bulunmamasına rağmen davacının kişisel bilgilerini başkasına kullandırttığı hususunda da soyut iddiayı destekleyici nitelikte delil bulunmadığı, davalı bankanın televveb bankacılık hizmetleri sırasında müşterilerin kişisel güvenliğini sağlayıcı tedbir almadığı veya alınan tedbirlerin yeterli olmadığı, davacıya ait hesaptan başka hesaba aktarılan havale sırasında davacının teyidinin sağlanmaması nedeniyle bankanın kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Davacının davalı Bankada hesabı bulunduğu, internet yoluyla bankacılık işlemi yapılması yönünde taraflar arasında "İnternet bankacılığı sözleşmesi" imzalandığı, bu sözleşme kapsamında işlem yapabilmesi İçin davalı tarafından davacıya internet şifresi verildiği, bilgisayar korsanlığı yoluyla davacı şifresi kullanılarak bu hesaptan başka bir hesaba havale yapılmış olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki çekişme, davacının internet şifresi kullanılarak iradesi dışında hesabından havale edilen bu paradan dolayı tarafların sorum-luluklarının belirlenmesine yöneliktir. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve ekonomik alanda çeşitli imtiyazlar tanınan kuruluşlardır. Güven kuruluşları olan bankalar, topladıkları mevduatı sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu hususta objektif özen borcu altında olan bankalar, hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. BK'nın 99. maddesi uyarınca yapmış oldukları sorumsuzluk anlaşmaları da geçerli değildir. Somut olayda davacının kasıtlı olarak şifresini üçüncü kişiye verdiği, asıl fail ile birlikte hareket ettiği de iddia edilip, ispat edilmemiştir. İnternet bankacılığı yoluyla yapılan işlemlerde gerekli önlemleri almayan banka, kural olarak özen yükümlülüğünü ihlal etmekle asli kusurludur. Davacı müşterinin ise, bu tür bankacılıkta internet şifresini korumak dışında bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bunun ihlali de ancak müterafik kusur teşkil edecektir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının parola ve şifresini güvenli ortamlarda kullanmadığı gerekçesiyle kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, mahkemece, davacının kişisel bilgilerini başkasına kullandırttığt hususunda soyut iddiayı destekleyecek delil olmadığı benimsenmiştir. Somut olayda, internet bankacılığı işlemi sırasında davacının kullanıcı adı ve şifresi kullanılmış bulunmasına ve bu bilgilerin davalı bankanın bilgisayar sisteminden öğrenilmediğinin belirlenmiş olması nedeniyle, davacı müşterinin şifrenin kötüniyetli üçüncü kişiler eline geçmemesi için gerekli önlemleri almış olduğunu ispatlamış olması gerekir. O halde, mahkemenin davacının kusuruna yönelik gerekçesi yerinde olmayıp, somut olayda davacının müterafik kusurunun bulunup bulunma-dığının değerlendirilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.