Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 136 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 796 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25.10.2010 tarih ve 2009/347-2010/599 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 08.01.2013 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. C.. E.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının müvekkilinin vekili olarak tayin edildiğini, bu kapsamda temsilen işlemler yaptığını, işe başladığı 03.12.2008 tarihinden azledildiği tarihe kadar süreçte müvekkilini zarara uğrattığını, yaptığı tahsilatlarda imzasının bulunduğunu, ancak şirket adına yaptığını belirttiği harcamaların kaydının olmadığını, kendisinin hazırladığı bu listeye göre bile 35.283.00 TL açığın oluştuğunu, müvekkilinin ticari ilişkisi bulunduğu şirketlerle yaptığı işlemlerde ayrıca usulsüzlüklere rastlandığını, dava dışı T.. Ltd. Şti’nden tahsil ettiği 25.000 TL’nı kendi hesabına havale ettiğini, tahsil ettiği bu meblağı 20.000 TL olarak gösterdiğini, dava dışı P.. Gıda firmasına 30.000 TL ödeme gösterildiğini, gerçekte bu ödemenin 20.000 TL olduğunu, yine dava dışı A.. İ..’a 10.554.30 TL’lık çek verildiğini, verilen bu çekin geri alınmasına rağmen şirket yetkililerine söylenmediğini ileri sürerek, şimdilik 50.000 TL’nın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin danışmanlık firması olduğunu, yetkilisi şahsın başvurusu sonrasında davacıya danışmanlık hizmeti vermeye başladığını, davacı yetkilisinin müvekkiline evlenme teklifinde bulunduğunu, 29.11.2008 tarihinde yetkilinin tutuklandığını, sonrasında müvekkiline şirketin temsili bakımından vekalet verdiğini, tüm işlemlerin usulüne uygun yapıldığını, davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı iddialarının davacı şirket ile dilekçede belirtilen dava dışı T..ve P..Gıda kayıtlarıyla uyuşmadığı, davacı şirketin ticari defter, belge ve kayıtlarında harcamaların ve tahsilatların belgeye dayalı olarak düzenlenmediği, bu nedenle sağlıklı bir hesaplama yapılmasının mümkün olmadığı, davacı tarafın davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, bir dönem davacı şirketin vekili olan davalının bu dönem itibariyle şirket adına tahsil ettiği paraları iade etmediği iddiasına dayalı alacağın tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.Davalının, davacı şirketin vekili olarak hareket ettiği, replik layihasında da kabul ettiği üzere, 19.01.2009 tarihinde düzenlenen vekaletname öncesinde de şirket adına vekaleten işlemler yaptığı, azledildiği 17.02.2009 tarihine kadar vekalet görevini ifa ettiği hususları uyaşmazlık konusu değildir. Davacı taraf, açıklanan dönem sürecinde şirket adına vekil olarak hareket eden davalının, şirket adına düzenlenen makbuzlarla tahsil ettiği paraların zimmetinde olduğunu, şirkete iade etmediğini ileri sürmüştür. Davalı, şirket adına yaptığı tüm işlemlerin usulüne uygun olduğunu, tahsil ettiği alacakları şirkete teslim ettiğini, borcunun bulunmadığını, aksine alacağının olduğunu savunmuştur. Mahkemece, davacının davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, hüküm doğru değerlendirmeler içermemektedir. Vekalet sözleşmesi hükümleri uyarınca vekilinin, müvekkiline hesap verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Davacının dayandığı tahsilat makbuzlarında, davalının imzalarının bulunduğu çekişmesizdir. Esasen, davalı da şirket adına vekaleten tahsil ettiği paraları iade ettiğini savunmuştur. O halde, davalı vekilin davacı adına vekaleten tahsil ettiği tutarları müvekkiline teslim ettiğini kanıtlaması gerekmektedir. Başka bir anlatımla, vekaleten tahsil ettiği paraların şirkete iade edildiğini ispat yükü, davalıdadır.Bu durum karşısında, vekaleten yapılan işlemler sonucu vekil davalının davacı şirket adına tahsil ettiği paraları teslim ettiğini kanıtlama yükü altında olduğu kabul edilip, taraf kanıtlarının buna göre değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.