MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) 23. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 20/11/2012NUMARASI : 2011/403-2012/284Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 23. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20/11/2012 tarih ve 2011/403-2012/284 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 02/09/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. İ.. B.. ile davalı vekilleri Av. H. Ç. ile Av. C. O. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi M. A.tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davacının davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 08.03.2011 tarihli genel kurul toplantısında 2010 yılına ilişkin temettü dağıtım kararı aldığını ve yönetim kurulunu yetkilendirdiğini, davalı şirketin 30.06.2011 tarihinde 6111 Sayılı Yasa'nın 11/2. maddesinden yararlanarak ortaklardan alacak hesabının sıfırlandığını ve davacının davalı şirkete borcu kalmadığını, bakiye temettülerin borcu olmayan ortaklara dağıtılmasına ilişkin 07.06.2011 tarihli yönetim kurulu kararı alındığını, davacıya 520.689,88 TL temettü ödemesi yapılması gerektiğini, temettü alacağının tahsili için başlattıkları icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini ve % 40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının hak ettiği temettü alacağından daha fazla şirkete borçlu olduğunu, davalı şirketin 6111 Sayılı Yasa'nın 11/2. maddesinden yaralanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin 03.05.2011 tarihli Yönetim Kurulu kararı gereği, 30.06.2011 tarihinde Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne 6111 sayılı Yasanın 11/2 maddesine göre 6.307.181,79 TL tutarında beyanda bulunduğu ve beyana istinaden 189.215,45 TL vergi tahakkuk ettiği, söz konusu vergi tahakkukuna ilişkin ödemenin davalı tarafından 30.06.2012 tarihinde toplam 189.235,35 TL olarak yapıldığı ve dolayısıyla, davalı şirketin 6111 Sayılı Yasa hükümlerinden yararlanmak suretiyle tahakkuk eden vergi ödenerek ortak borçlarını tasfiye ettiği, bu suretle davacı açısından şirkete borçluluk durumu ortadan kalktığından davacının 2010 yılı bakiye temettü alacağına hak kazandığı, davacının davalıdan 513.200,17 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile anılan miktara vaki itirazın iptaline, asıl alacak 510.431,25 TL'ye takipten itibaren değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, alacak likit olduğundan alacağın %40'na isabet eden 205.280,00 TL icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, kar payı alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı, davacının davalı şirkete borçlu olması nedeniyle kar payı alacağının ödenmediğini savunmuş, davacı da her ne kadar 31.12.2010 tarihli bilançoya göre davalı şirkete borçlu görünüyorsa da davalı şirketin 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu’nun 11/2. maddesinden yararlandığını, davalı şirkete olan borcunun gerçek olmayıp kaydi bir borç olduğunu beyan ederek kar payı alacağının ödenmesini talep etmiştir. Mahkemece, yazılı olduğu şekilde karar verilmişse de yukarıda anılan 6111 sayılı Kanun vergi affı ile ilgili bir kanun olup özel hukuk kişilerinin borçlarının tasfiyesine ilişkin bir kanun değildir. Davalı şirketin tek başına anılan Kanun'dan yararlanmış olması nedeniyle davacıdan olan alacağını tahsil edemeyeceğine ilişkin mahkeme gerekçesi yerinde değildir. Bu nedenle davalı şirketin gerçekten davacıdan alacaklı olup olmadığı hususu üzerinde durularak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp kararın bu nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.