Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1347 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7106 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 22. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 14/05/2012NUMARASI : 2011/42-2012/100Taraflar arasında görülen davada İstanbul 22. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14.05.2012 tarih ve 2011/42-2012/100 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı TMSF vekili ve katılma yoluyla davalı U.. U.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, Y. ve Ticaret A.Ş'nin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların denetçi raporlarında belirtilen eylemleri ile şirketi zarara uğrattıklarının tespit edildiğini, şirket üzerinde tedbir kararları mevcut olmasına rağmen firmanın tedbir kararlarına aykırı olarak firma kasasında çok sayıda tahsilat ve ödemelerin gerçekleştirildiğini, ticari faaliyet için zorunlu genel gider, cari hesap veya vergi ödemeleri yapıldığını, yönetim kurulu üyelerinin TTK'nın 2,20,320, Vergi Usul Kanununun 30/4, HUMK'nın 113/a, denetim kurulu üyelerinin ise TTK'nın 354-355-359. maddelerinin kendilerine yüklediği görevleri ihlal ettiklerini ileri sürerek; şirketin uğradığı zarardan fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL'nin temerrüt faiziyle birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah dilekçesiyle, dava değeri 100.365.708,58 TL ye yükseltilmiştir. Davalılar ve vekilleri, davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, TMSF tarafından şirkete 13/04/2004 el konulduğu, 28/05/2004 ve 31/08/2004 tarihlerinde kasa açığının tespit edilerek toplam 134.416.014.381 TL'sinin kasa noksanı olarak Y. ve Ticaret A.Ş'nin defter kayıtlarına intikal ettirildiğinin anlaşıldığı, kasa açığının davalıların kusuru ile ortaya çıktığı hususunun ispatlanamadığı, tespitin zamanında yapılamamasının davalıların sorumluluğunu 'tespite dayanmadan' kabul etmek için geçerli ve yeterli görülmediği, 2003 yılında satılan hisse senetlerinin gerçek değerinin nasıl ve hangi yöntemler ile belirlediği bilinmemekle birlikte satış bedelinin kar elde etmek, giderlerden kurtulmak ve likidite sağlamak gibi şirket yararına faaliyetlerin hedeflenmiş olmasının mümkün ve ticaretin olağan akışına uygun olduğu, şirketin aktifinde bulunan hisse senetlerinin muhtelif kişi ve kuruluşlara satılması sureti ile 100.243.371,50 TL zarar oluştuğunun görüldüğü ancak zarardan dolayı bir sorumluluğun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı TMSF vekili ve katılma yoluyla davalı U.. U.. vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı TMSF vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Dava, karar tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nın 359. maddesi yollaması ile aynı Yasa’nın 341. maddesi uyarınca, davalı eski yöneticiler ve denetçiler tarafından davacı şirketin zarara uğratıldığı iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır.Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları, yine TTK’nın 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeye mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nın 359. maddesinde düzenlenmiştir.Dava konusu olayda davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerine isnat edilen kusurlu eylemlerden bir kısmı davacı şirketin aktifinde bulunan, iştirak edilen şirketlere ait hisse senetlerinin nominal değerinin altında satılması ve Şişli Sulh Ceza Mahkemesince verilen şirket üzerindeki tedbir kararlarına aykırı olarak kasadan tahsilat ve ödemelerin yapılmasıdır. Ancak mahkemece davacı şirketin bu nedenlerle zarara uğrayıp uğramadığı üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu durumda, mahkemece, tedbir kararının verildiği ceza dosyası da incelenmek suretiyle, bilirkişi raporlarına tarafların ileri sürdüğü ciddi itirazların cevaplandırılması, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta zarar kalemleri de dikkate alınarak isnat edilen fiiller sebebiyle zararın bulunup bulunmadığının tespiti, davalıların sorumlukları, zarar miktarının tespiti için yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.3- Bozma neden ve şekline göre, davalı U.. U.. vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı TMSF vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı TMSF vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı TMSF yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı U.. U.. vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı U.. U.. iadesine, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.