MAHKEMESİ : ... .. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/02/2015NUMARASI : 2013/325-2015/86Taraflar arasında görülen davada ... .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09.02.2015 tarih ve 2013/325-2015/86 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, .... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 01.07.2008 tarihli ihtiyati haciz kararı ile 20.07.2005 düzenleme, 20.09.2005 ödeme tarihli, 2000 TL miktarlı bonoyu dayanak yaparak davacı aleyhine ... İcra Müdürlüğü'nün 2008/1800 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiğini, davacının .. .. .... plakalı aracının kaydına 10.07.2008 tarihinde ihtiyati haciz şerhi işlendiğini, yine aynı tarihte davacı adına bulunan taşınmazlara haciz şerhi işlendiğini, ödeme emrinin davacıya 16.07.2008 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının 25.05.2009 tarihinde icra müdürlüğüne dilekçe vererek imza inkarında bulunduğunu, icra müdürlüğü tarafından dilekçenin süre yönünden reddedildiğini, davacının 23.06.2009 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak menfi tespit davası açtığını, haklarını saklı tutmak kaydı ile borcu ödemek istediğini belirttiğini, aynı tarihte dosya borcunu ödendiğini, alacaklı tarafın, 04.06.2009 tarihli talebi üzerine haciz konulan aracın yakalanıp otoparka alındığını, 24.06.2009 tarihinde davacıya teslim edildiğini, müvekkili tarafından Sulh Hukuk Mahkemesine açılan menfi tespit davasının dosya borcunun ödenmesi nedeniyle istirdat davasına dönüştüğünü, müvekkili lehine karar verildiğini, savcılıkça yapılan incelemede takibe dayanak yapılan bonodaki keşideci imzasının müvekkili elinden çıkmadığının anlaşıldığını, müvekkilinin hakkındaki haksız takip neticesi borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kaldığını, bu takip nedeniyle müvekkili ve ailesinin zor günler geçirdiğini, sosyal ve kişilik değerlerinin zarar gördüğünü, kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia ederek 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmştir.Davalı vekili, takibin itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, tarafların akraba olmaları nedeniyle müvekkilinin takibe geçmek için uzunca bir süre beklediğini, yine haciz işlemlerini de 1 yıl kadar sonra yaptıklarını, yapılan soruşturma ve ceza davasında yeniden imza incelemesi taleplerinin yerinde görülmediğini, yeniden imza incelemesi yaptırılması gerektiğini, keşideci imzasının davacının eli ürünü olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nce alınan bilirkişi raporunda; takibe dayanak yapılan belgedeki davacıya atfen atılan imzaların davacı eli ürünü olduğunu gösterir nitelikte ve yeterlilikte bulgu saptanmadığının belirtildiği ve davanın kabulüne karar verildiği, soruşturma sırasında yaptırılan imza incelemesinde, imzaların davacı elinden çıkmadığı yönünde görüş bildirildiği, davalının yargılandığı dava dosyasında mahkemece dolandırıcılık suçundan ceza verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sonuçta davalı alacaklı tarafın takip dayanağı bonodaki keşideci imzasının borçluya ait olduğunu ispat edemediği, bu nedenle davacı aleyhindeki takibin haksız olduğu, haksız icra takibi yapılmasının haksız fiil oluşturduğu, uygun bir tazminat ödenmesi gerektiği, bununla birlikte davacının, icra takibinde kendisine gönderilen ödeme emrine karşı süresinde itiraz etmediği gibi ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğü veya geçersizliği konusunda bir iddia da ileri sürmediğinden takibin kesinleşmesi konusunda davacının da kusuru bulunduğu, bu kusurun sonuçların ağırlaşmasına neden olduğundan tazminat miktarının tayininde nazara alınarak 2.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 58. maddesindeki koşulların oluşmasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Ancak mahkemece, dava kısmen kabul edilmiş olduğu halde reddedilen miktar üzerinden karar tarihindeki AAÜT hükmüne göre kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti tayin ve takdiri gerektiği halde bu hususta bir karar verilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, temyiz harcı davacıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.