Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13414 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8228 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : YOZGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2013NUMARASI : 2013/369-2013/990Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/12/2013 tarih ve 2013/369-2013/990 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla,dava konusu meblağ 18.563 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun'la değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimitarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle binlerce kişiden para topladıklarını, bu kapsamda müvekkilinden de hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkilince istenmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, TTK, Bankalar Kanunu ve SPK hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkilinin şirket ortağı yapılmasının mümkün bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U..'ın da ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 5.156 EURO karşılığı 10.936,91 TL alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının iradesi ile ödediği bedel karşılığında davalı şirkete ortak olduğunu ve payların ortaklık pay defterine kaydedildiğini, davacının taleplerine 6762 sayılı TTK'nın 329 ve 405. maddelerinin engel olduğunu, davacı taraf iddialarının gerçeği yansıtmadığı gibi talebin de zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, taleple yapılan pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, ortaklık defterlerinin ve genel kurul toplantılarının usulünce olduğu, davacının hileli davranışlarla aldatıldığını tespite elverişli somut deliller bulunmadığı, bu nedenle de davacının ortaklığın yetkili temsilcilerince yanıltıldığını veya yanlış yönlendirildiğini kabule olanak bulunmadığı, ortaklığın pay kazanımını benimseyerek karar gereğini yerine getirdiği, davacının pay senedi satın almak suretiyle davalı şirkete ortak olduğu, pay defteri ve hazirun cetvelinde yer alan kayıtların farklılık göstermediği, dosyada mevcut SPK raporlarının da tek başına davacının iddialarını ispata elverişli bulunmadığı, davaya konu hisse devir sözleşmesinden doğacak sorumluluk davalı şirkete ait olduğundan davalı D.. U.. yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğunun söz konusu olduğu gerekçesiyle, davalı D.. U.. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle, davalı şirketler yönünden esastan davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, Dairemiz bozma ilamında, öncelikle davacının sahih bir şekilde davalı şirkete ortak olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinden mahkemece bilirkişi kuruluna davalının tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihi olan 2004 yılından dava tarihine kadar davalı şirketlerin yapmış oldukları genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle davacının dava dışı şirketten devraldığı hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği, davacının hisse devir aldığı Y.. A..'nin devir tarihi itibariyle davalı şirketlerde ortak olup olmadığı, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususlarının açıklığa kavuşturulması gerektiğine işaret edilmiş olup bir kısım bozma gerekleri yerine getirilmekle birlikte mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen, davacının ortak olduğu 2004 yılından bu yana tüm genel kurul ve toplantı tutanakları getirtilerek incelenmemiş, ayrıca, devir tarihi itibariyle davacının devren iktisap ettiği hisseleri devreden Y.. A..'nin devrettiği hisseleri yevmiye kayıtlarında 242 iştirakler hesabında muhasebeleştirdiği bilirkişi raporunda belirtilmiş ise de, devir tarihi itibariyle davalı Y. Gıda San. ve Tic. A.Ş. ortakları arasında dava dışı Y.. A..'nin bulunup bulunmadığı, devir tarihi itibariyle davacının, delil olarak dayandığı Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesine göre devraldığı hisselerin karşılığında ödediği bedele ilişkin olarak, hisseyi devreden Y.. A..'nin defterlerinde, devrettiği bu hisse senetlerinin satımı ile bedelinin tahsiline ilişkin kayıt bulunup bulunmadığı, bu hisse devrinin karşılığında davacıdan aldığı bedelin ticari defter ve kayıtlarında muhasebeleştirilip muhasebeleştirilmediği ve bu suretle davacıya devredilen payların ortak olduğu bildirilen davalı Y Gıda San. ve Tic. A.Ş.'nin o tarih itibariyle kayıtlı sermayesi içinde temsil edilip edilmediği üzerinde durulmadığı, mahkemece, davalı şirket tarafından gönderilen belgelerle yetinilerek yapılan inceleme sonucu karar tesis edildiği, dosyanın mevcut haliyle bozmadan sonra alınan bilirkişi kurulu raporunun yeterince denetimine elverişli olmadığı anlaşılmıştır.Bu itibarla, davalı şirket tarafından gönderilen belgelerle yetinilmeyerek hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri ile diğer belgelerin ticaret sicil dosyasından tam olarak getirtilmesi suretiyle yukarıda anılan eksikliklerin ikmali ile bilirkişi kurulundan ek rapor veya yeni bir bilirkişi raporu alınarak, devir tarihi itibariyle davacının, delil olarak dayandığı Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesine göre devraldığı hisselerin karşılığında ödediği bedele ilişkin olarak, hisseyi devreden Y.. A..'nin ticari defter ve kayıtlarında, devrettiği bu hisse senetlerinin satımı ile bedelinin tahsilinin muhasebeleştirilip muhasebeleştirilmediği ve bu suretle davacıya devredilen payların ortak olduğu bildirilen davalı Y Gıda San. ve Tic. A.Ş.'nin o tarih itibariyle kayıtlı sermayesi içinde temsil edilip edilmediği tespit edilerek bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bozma gerekleri yeterince tartışılmadan düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.Öte yandan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U.. hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerekçeyle reddi de doğru değildir. Zira, 6762 Sayılı TTK'nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK'nın 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı D.. U..'ın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.