MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/09/2013NUMARASI : 2006/631-2013/471Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/09/2013 tarih ve 2006/631-2013/471 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S. B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının müvekkili şirkette ortak olduğu dönemde 67.030,00 TL'yi zimmetine geçirmek suretiyle müvekkili şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan en yüksek banka faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, ödemelerin bir kısmının şirket ortağı olmadan yapılan ödemeler olduğunu, bu ödemelerin şirketten olan alacağına karşılık yapıldığını, şirket ortağı olduğu dönemlerde yapılan ödemelerin ise, kısmen şirket içindeki hizmet ve kar payına ilişkin, kısmen de eski verdiği borçlara ilişkin olduğunu, diğer şirket ortaklarının imzaladığı ibraname ile de şirketin müvekkilinden bir alacağı olmadığının açıkça tespit edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davacı şirkete 15/04/2006 tarihinde ortak olduğu, davalıya ortak olmadan yapılan 12/04/2006 tarihli 4.000,00 TL ödemenin, davalının şirket ortaklığından kaynaklanmayan bir alacağından ötürü yapıldığının kabul edilmesi gerektiği, davalının “15.000,00 TL ödünç” para verme ve şirketin 2006 yılının 3. ayına ait toplam 35 adet ve 40.849,70 TL bedelli faturaları ödemiş olduğu yönündeki savunmasını ispatlayacak hiçbir delil sunamadığı gibi, davalıya bizzat şirket ortağı olduğu dönemde 63.030,00 TL ödeme gerçekleşmiş olup, bunun şirket için yaptığı bir hizmet veya ortaklık kar payı olduğunun da ispat edilemediği, davalının şirketten aldığı ibranamenin ise, bu ibranameden sonra aldığı haksız paraların ortaya çıkması karşısında değer taşımayacağı, davacının ortak olduğu dönemlerde yapılan 20/04/2006 tarihli ve 27/04/2006 tarihli toplam 6.610,00 TL’lik ödemelerin kendi imzasıyla, 28/04/2006 ve 12/05/2006 tarihli ödemelerin o tarihte münferiden şirketi temsil yetkisi bulunan C. A.’ın talimatıyla, 02/05/2006 tarihli ödemenin internet havalesiyle, 16/05/2006 ve 18/05/2006 tarihli ödemelerin ise Ç. E. Ş.’in talimatıyla yapıldığı, bu ödemelerden 16/05/2006 ve 18/05/2006 tarihli ödemelerdeki imzanın Ç. E.’a ait olmadığı davacı yanca ileri sürülmüş ise de, bankaca talimat aslı bulunamadığından, imza incelemesi yaptırılamamış; ancak bu ödemeler anında Ç. E. Ş.’in şirketi temsil yetkisi bulunmadığından, bu ödemelerden şahsen Ç. E. Ş.’in sorumlu olacağı (yada imza kendisine ait kabul edilmezse talimatını kaybeden bankanın sorumlu olacağı), davalının iade etmesi gereken bedelin 51.030,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 10.000,00 TL’nin dava tarihi olan 01/11/2006 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faiziyle tahsiline, davacının 41.030,00 TL yönünden dava hakkının saklı tutulmasına, saklı tutulacak dava hakkı yönünden fazlaya dair 16.000,00 TL’lik kısma ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, davacı şirketin eski müdürü olan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mülga 6762 Sayılı TTK'nın 556. maddesi hükmünde şirket yöneticilerinin sorumlulukları hakkında anonim şirketin bu hususlara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup, bu yollama ile uyuşmazlığa aynı Yasa'nın341. maddesi hükmünün uygulanması gerekir. Bu maddeye göre sorumluluk davasının açılabilmesi için bu yönde alınmış bir genel kurul kararı olması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerekir.Bununla birlikte limited şirketlerde genel kurulun yetkilerini düzenleyen mülga 6762 sayılı TTK'nın m. 539/7. hükmünde de, şirketin kendi organlarına karşı haiz olduğu tazminat taleplerinin genel kurulun yetkisinde olduğu öngörülmüş, 548. maddesinde ise, ortak sayısı yirmiyi aşan limited şirketlerde bir veya birden fazla denetçi bulunacağı, ortak sayısı yirmi veya yirmiden az olan şirketlerde idare hak ve görevi tüm ortaklara ait değilse müdür sıfatını haiz olmayan diğer ortakların mülga 818 sayılı BK'nun 531. maddesi uyarınca denetim hakkına sahip oldukları düzenlenmiştir.Somut olayda, davacı limited şirketin dava tarihinde ortak sayısı ikidir. Dava, şirket müdürü tarafından açılmış bulunduğundan, dava koşulları oluşmamıştır. Bu durumda mahkemece, HMK.’nın 54. maddesi uyarınca, bu davanın açılmasına izin veya icazet verilmesi hakkında yönetici olmayan diğer ortağın muvafakatinin alınması veya vekaletname ibrazı ve ortaklar kurulu kararının sunulması amacıyla davacı vekiline önel verilmesi, dava koşulları oluşturulduktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.