Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1297 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9798 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 10/10/2011NUMARASI : 2009/538-2011/572Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 10.10.2011 tarih ve 2009/538-2011/572 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili katılma yoluyla davalı şirket vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 21.01.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. S. M. K. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili şirketten sonra kurulduğu halde müvekkili şirketin unvanında bulunan "SOV" ibaresini kendi unvanında kullanarak iltibasa neden olduğunu, ayrıca davalılardan E.. A.. ve E. G.’un daha önceden müvekkili şirkette çalışıyorken ayrılarak davalı şirkette çalışmaya başladıklarını ve müvekkili şirketin müşteri portföyünü davalı şirkete aktardıklarını, bu durumun müvekkilinin maddi ve manevi zararına neden olduğunu, aynı zamanda davalıların eylemlerinin haksız rekabete neden olduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespit ve meni ile, davalı şirketin unvanında bulunan "SOV" ibaresinin silinmesini ve 25.000 YTL maddi, 50.000 YTL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, "SOV" ibaresinin iltibasa neden olmadığını ve müvekkillerinin haksız rekabette bulunmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı tüzel kişilik ile davacı unvanlarının çekirdek unsurlarının benzediği, aynı iş kolunda ve aynı bölgede çalıştıkları, davalı şirketin unvanını kötüniyetli olarak aldığı, davacının maddi ve manevi zararının doğduğu, davalı unvanının terkininin gerektiği, davalı gerçek kişiler hakkında daha önce tesis edilen karar kesinleştiğinden haklarında karar verilmesine yer olmadığına, davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne, unvanındaki 'S.O.V' ibaresini kullanmasının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, kullanımının men'ine, bu ibarenin ticaret sicilinden silinmesine, 8.082,49 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili katılma yoluyla davalı şirket vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalı şirket vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, unvan terkini ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Bozma ilamına uyularak yazılı şekilde unvan terkini ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı, davasını somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK'nın 54. maddesine dayandırmıştır. Anılan düzenleme, haksız fiilin özel bir türü olup, başkasının unvanının kanuna aykırı şekilde haksız kullanılması sonrasında bir zarar meydana gelmiş ise, kusur halinde bu zararın da tazminin gerektiğini hükme bağlamıştır. Davalı şirketin 2002 yılında kurulduğu, ortaklarının eşlerinin, 1996 yılında tescil ile tüzel kişilik kazanan davacı şirketin eski çalışanları oldukları, taraf şirketlerin aynı iş kolunda ve aynı coğrafi alanda faaliyet gösterdikleri, davalı şirketin, davacı unvanını bilerek ve bundan faydalanmak amacıyla unvanını tescil ettirdiği, bu eyleminde iyiniyetli bulunmadığı hususları dosya kapsamıyla sabittir. Mahkemece, bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde maddi tazminata hükmedilmiştir. Ancak, temel alınan bilirkişi raporu maddi tazminat hesabı bakımından doğru değerlendirmeler içermemektedir. Zira, davacı zararının davacının müşterisi olup da sonradan davalı şirketle çalışan müşteriler ile yapılan ticari faaliyetlerle sınırlı kabul etmek doğru değildir. Davacı zararı, davalının haksız şekilde ve davacı unvanıyla karışıklık yaratan unvanını kullanımı sonucu elde etmesi gereken ve elde edilemeyen geliri kapsamaktadır. Davacının müşterisi olabilecekken, unvanın davalı tarafından haksız şekilde kullanılması nedeniyle olamayan müşteriler de bu zarar kapsamındadır. Öte yandan, davalı şirketin tüm kazancının da haksız kullanıldığı kabul edilen unvanına bağlanmasının da ticari hayatın gerçekleriyle bağdaşır tarafı bulunmamaktadır. Davacı kural olarak zararını ispat etmek durumundadır. Ancak, bu tür davalarda zarar miktarının ispatının güçlüğü karşısında, davacının, davalının elde ettiği gelirin karşılığını da tazminat olarak talep etmesi de mümkündür.Bu durum karşısında, yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde değerlendirme yapılması, davacıya zararını ispat imkanı tanınması, gerektiğinde davalının haksız olarak kullandığı kabul edilen unvan altında dava tarihine kadar elde ettiği kazancın belirlenmesi, elde edilen kazançta haksız olarak kullandığı ve davacı unvanı ile karışıklığa neden olan unvanın etkisinin, başka bir anlatımla elde edilen gelirin oluşmasındaki oranın tespit edilmesi, bu yönlerde denetime uygun ek rapor alınması veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davacı ile davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı şirket vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.